Çarem sensin bilmiyorsun… Senden başka bendeki beni anlayacak kim var ki cansuyum? Tükenişlerimin ayazlarını bilemezsin fakat hissedebilirsin. Bir kerede ne olursun istemeden gel…
Kibritsiz kaldığım bir geceydi, içimdeki son heceydi, yazamadığım gülüm. Tütünsüz sabahım ve sensiz karanlığım, tutunamadığım gurbetimdi anlatamadığım…
İnsan bazen susarken anlaşılmak istiyor, bazen bakarken duyulmak ama çoğu kez hal bilmez gecelerin içindeki duvarlarla konuşan beni, göğsünde uyutmak…
İyi gün dostlarına inat, içinde bana beslediğin kanaat ve yalnız bana kalan itimat sende çoğalsın isterdim, sende onlar gibi vurup, arkanı dönüp gitme diye beklerdim…
Ellerim boş çırpınışlar içinde bir türlü kavuşmuyorlar. Gözlerim karanlıklar içinde bir türlü görmüyorlar. Ruhum ve beynim gönlünün hapsinde bir türlü tahliye olmuyorlar. Kalbim, kalbinden hüküm yemiş, “müebbet” diyor gaipten bir ses, ruhum, bedenim ve her şeyim olan her şey çıt çıkarmıyorlar…
Kaldım öylece, içimde ki sürgün tükenmiyor gün gece. El olmasan, onlar gibi bırakmasan ve çaresizliğimden yılıp kaçmasan, sevgimi sonra aşkımı anlasan neyin eksilir cansuyum?
Bir kerede istemeden, söylemeden, bekletmeden gelsen ve öylece sadece ben olduğum için yani bütün sakarlıklarımla, yanlışlarım ve eksik gördüğün hallerimle sevsen ne olur cansuyum?
Yetim gecelerimin anası, dalda kirazım, gecede yıldızım, yolda can yoldaşım ve başımın tacı, yalnızlığımın bacısı şimalim, ahvalim, her halim ne olur suskunluklarımı anla, ne olur paralama, yerlerden yerlere atma, aklımı ve sana olan sevdamı benden alma, bir kerede söylemeden ara, yalvartma…
Cansuyum çarede sensin, çaresizlikte… İçimdeki halde sensin halsizlikte. Bilmiyorsun sensiz herhangi bir biçim ben değilim, sensiz bir hiç ve sensiz renkleri birbirine karışmış bir biçim bile ben değilim… Ne olur çaremi, cansuyumu benden alma gülüm…