Sen gittin ayrılık rüzgarı içimi dağlar
Bahar dolu kırlarda şimdi bir hazan ağlar.
Bahçemde güller soldu, açmıyor tomurcuklar
Bu öyle bir sonbahar ve gözümde yaşlar var.
Papatyalar buruşmuş artık sen yoksun diye
Kara dumanlar çökmüş o yemyeşil vadiye.
Sensizliğin engeli bağladı tüm hayatı
Koşmuyor yele karşı yarışan gönül atı.
Bize göz kırpan mehtap şimdi artık bir kaçak
Kara yel döndürüyor her şeyi salkım saçak...

Kubbe-i elvan'ımı kaplamış kızıl örtü
Ne çağlayanlarda var, ne göklerde gürültü.
Camiler boş, ezansız, semalarsa matemli
Rahmete hasret kaldım sen buradan gideli.
Yeter artık sevdiğim çektirdiğin bu cefa
Beklemek kader mi ki yoldan gelmedin hala?
Aldığım nefesimdin, hayatımdın, canımdın
Kalmadı güzellikler,güzellik sultanımdın.
Ay'ım gün'üm doğmuyor ardından gitti gider
Sensiz dünya zindan suna boylum gel yeter...

Bir şafak müjdesi ol, gel gülelim yeniden
Taç yapayım başına peygamber çiçeğinden.
Gel artık mor sümbülle dolsun karlı dağlarım
Açılsın meydan yeri, çekilsin halaylarım.
Kopuzlarda destanım söylesin dilden dile
Kavim - kardaş kavuşsun tel örgüsüz bir il'e.
Yıllardır bağrımın sıcağında sakladığım
Benim gibi aşkından yanan solan bayrağım
Dalgalansın yurdumun üstünde dileğince
Nur içinde parlasın hilalim gündüz gece...
Bir şafak müjdesi ol, gel gülelim yeniden

Rodop'ta ve Kafkas'ta, Tibet'te ve her yerde
Parçalansın ufkumda gerili kızıl perde.
Dirilsin steplerde ezan sesi yeniden
Gel benim Hürriyetim! Ayrı yaşanmaz senden...

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun Nisan 1985 yılında, esir Bulgar Türkleri için kaleme aldığı şiiri sizlerle paylaşmak istedim.
Bu vesileyle Merhum Yazıcıoğlu’nu bir kez daha rahmetle anıyorum.
Hayırlı tatiller, selametle.