Ramazan...
Manevi iklimin ıtır gibi  buram buram koktuğu, yüreklerimizde bir gül misali açtığı günlerdeyiz.
Ruhum latif duygular içerisinde...
Kalbim, Rabbine kulluğun gayretinde...
Ellerim secdede göğe açılmış, Gözümde ruhumun güzelliklerini aksettiren gözyaşlarım ile halisane senin yanında, sana doğruyum... 
Yarabbi kusurumuzu affet...
Bizi kendine kul kabul et...
Emanetini kabzetmek zamanına kadar emanetinde emin kıl...
Bugün bir başkayım baba.
Biraz havadan...
Belki  biraz da.....
Biraz değil, belki ziyadesi ile melonkoliğim.
Neden mi?
Ben de bilmiyorum baba.
Bu gün Ebu Zer gibi alıp başımı gidesim var, Hani Efendimiz’in (asm)  “Allah, Ebu Zer’e rahmet etsin. O yalnız yürür, yalnız yaşar, yalnız ölür” hadis-i şerifini buyurduğu, Ashab-ı Kiram’ın en çok tanınan ve sevilen simalarından,  asr-ı saadetin milyonlarca yıldızından birisi olan Ebu Zer gibi. 
Bir dost bulup Sevr mağarasına  gizlenesim var.
Yalandan...
Yalancılardan...
İki yüzlü riyakarlardan...
Dost görünüp düşmanın dahi yapmadığı yapmadığı alçaklıklardan, 
ihanetlerden kaçasım var.
"Korkma evlat, korkma! 
Hiç şüphesiz Allâh bizimledir." diyen sadık dostlara, dostluklara ihtiyacım var. Ne dersin baba, bulabilir miyim?
Bu acı dolu dünyadan Misline, Yemliha, Mekselina gibi uyanasım var.
Bilmem kaç sene uyuyupta kalkmayasım var.
Kısacası bugün hüzün kokuyor, 
Ne yapacağımı...
Nereye gideceğimi bilemiyorum baba.
Ne dersin?
Ne yapsam?
Kime?
Nereye gitsem?
Bir türlü bilemedim.
Bir labirentin içerisinde hüzün doluyum.
Selam ve dua ile 
Mübarek Ramazanın ve Bayramın mübarek olsun. Ellerinden öpüyorum.
Selam ve dua ile..