GERÇEKÇİ ol imkânsızı iste derler…
Gerçekçi olmak gerekirse son üç ayda yaşadığımız olağanüstü günler başta küçük esnaf olmak üzere işsiz ve yoksulların yaralarını öylesine derinleştirmiştir ki, evlerine ekmek götüremeyen binlerce insanımız var. Çaycısı bakkalı, terzisi, pazarcısı ve daha niceleri üç aydan beri dükkanının kepengini açamadı. Devletimizi yönetenler tarafından bir takım pansuman tedbirler alınmış can suyu olarak sunulan kredi musluklarının açılmasın, sadece sorunları üç yıllığına ötelemek gayreti taşımaktadır. Esnaf dükkanını bugün açmış olsa bile geçmişte olduğu gibi günü kurtarma derdine düşecek.
Üniversite kapalı, Şehirler arası geliş gidişler yasak, gurbetçi hemşerilerimizin bu yıl memleketlerine gelmesi neredeyse imkansız. Hal böyle olunca bu esnaf kardeşlerimiz kime ne satacak?
Evet devletimiz esnaflarımıza düşük faizli ve altı ay sonra ödemeli kredi imkanı sunmuş, bir nebze de olsa cebine giren borç para ile evine ekmek götürmekte, ya altı ay sonrası yaşanacak olanlar…   
Yozgat fakir memleket, özellikle yaz sezonu gurbetçilerin memleketlerine dönmeleri şehrimize ekonomik olarak azda olsa nefes aldırıyor, yazın kazandıklarıyla kışı kısmende olsa rahat geçirmesi sağlanıyordu. Kredi taksitlerinin ödemeleri başladığında, ağır kış faturalarını da hesaba katarsak bir çok esnafımız dükkanlarının kapılarına kilit vuracak. 
Etkili ve yetkili kişiler tüm bu yaşanacak sorunlara bugünden itibaren kafa yormalı, çözüm bulmalı. Biliyorum ki bu yara öyle kolay kapanmayacak. Seçim dönemi siyasilerimizin meydanlarda verdikleri vaatleri tekrar hatırlatmamıza gerek yoktur. Çünkü onlar nerede ne konuştuklarını senden benden iyi bilirler.
Yılan hikayesine dönen Yüksek Hızlı Tren hattının açılması Yozgat’a yeni bir ivme kazandıracağı kanaatindeyim. Hazır vakit varken geleceğe dönük planlar yapılmalı, YHT Yozgat ekonomisine yapabileceği etkiler başta STK’lar olmak üzere Üniversitemizin de katkılarıyla masaya yatırılmalı. Ortak akıl penceresinden gerçekçi çözümler üretmek zorundayız.
Özellikle il dışındaki hemşerilerimize yönelik projeler hazırlayıp, örneğin “hobi bahçesi” yaz mevsiminde memleketlerine gelmelerini cazip hale getirmeliyiz. Hızlı Tren başladığında özellikle hafta sonlarını Ankara’nın stresinden kurtulmak, iki günde olsa tatilini köyünde kasabasında geçirmek için can atan insanlar var.
Ankara-Yozgat arası mesafenin bir saat gibi kısa bir zaman diliminde alınacak olması Yozgat’ı cazibe merkezi yapacaktır. 
Asıl konuya gelecek olursak eğer, mevcut şartlar devam ettiği sürece zaten Yozgat nefes alamaz durumda, korkarım altı ay sonrası daha da acı gerçeklerle karşılaşacağız.
Borç ötelense de dert başımızda. 
Çark dönmüyor.
Dökme su ile değirmen dönmez. Sanırım bu atasözü her şeyin cevabı gibi. 
Dünü kurtardık, günü kurtardık, peki yarın için planınız ne?
Organize Sanayi dediniz henüz ortada bir şey yok, Yeni kurulacak askeri birlik dediniz, Yozgat’ın adı, Bu şehirde her şey var fakat derdine çare yok.
Tüm yokları bir araya getirip sebeplerine baktığımızda, siyasetçinin adamı var, İşadamının adamı var, her şehrin bir sahibi hamisi var, ammmaa Yozgat’ın adamı yok.
Ağızlar açıldığında herkes her şeyi vaat ediyor, her türlü imkansızlıklara bile çözüm üretiyor, iş icraata geldiğinde kimseden tık yok. 
Vermiş olduğunuz ötelemeli kredi milletimize can suyu gibi gelse de özellikle kış mevsimi geldiğinde bir avuç kalan küçük esnafı bir yudum suda boğacaktır. Bu yara üç ya da altı ayda değil üç yıl sonra bile kapanmayacak, çünkü çarklar dönmüyor.