COVİT-19 salıgınını basite alıyoruz ama yakınlarımızın/tanıdıklarımızın test sonuçlarının pozitif çıkması durumunda yaşadıkları sıkıntıya şahit olunca, hafife alınacak bir durum olmadığının farkına varıyoruz. Varıyoruz da ne oluyor? Alışkanlıklarımızdan mı vaz geçiyoruz. Geçmiyoruz.
Yozgat Valiliği, şehir merkezinin belirli kesimlerinde yürüyüş mesafesinde sigara içilmesine kısıtlama getirdi. Sigara tiyrakileri, yürüyüş mesafesi yerine kendilerine oturup, sigaralarını içebilecekleri alanlar aramaya başladı. Ev ve işyeri gibi kapalı mekanların daha fazla tercih edildiği gerçeğini göz ardı edemeyiz, oralarda içiliyor.
Kısıtlamanın ilan edilip, uygulamanın yapıldığı günün ertesinde sokaklarda maskesini çenesine indirip, sigarasını içen birisiyle pek karşılaşmadım. Ama ev ile işyeri arasındaki mesafede maskesini çenesine indirip, telefon görüşmesi yapanların sayısının bir hayli fazla olduğunu söyleyebilirim. Polis bu durumda birisini çevirip, uyarsa, ceza yazmaya kalkışsa, maskesini çenesine indirip, telefon görüşmesi yapan kişi sanırım, ''Sigara içmiyorum, telefon görüşmesine yasak yok!'' şeklinde bir tepki verecektir.
Sıkıntı da tam burada başlıyor. ''Kısıtlama getirilmiş olmaması'' veya ''Kısıtlama getirilmiş olmaması'' noktasında konuya yaklaşım gösterirsek, bu beladan kurtulma şansımız olmadığı gibi, yeni yaptırımlar da devreye sokulması kaçınılmaz olur. Sorun yürüyüş mesafesinde sigaranın içilip, içilmemesi değil. Maske kullanımının nizami bir şekilde hayatımızın bir parçası olduğunu kabullenerek, hareket etmemiz gerekiyor. Sokakta sigaradan vazgeçip, kapalı alanda içmek de tehlikeli. Bilesiniz.