BOZOK adı Oğuz boyu Türklerinin yarısı olmakla birlikte, oldukça geniş bir coğrafyanın bölge adıdır. Bozok Üniversitesi de adını şanlı Türk boylarından almıştır. Resmi kuruluşu diğer üniversitelere göre daha yeni olsa da bu bölgede kurulan Yozgat Mekteb-i Sultani’si Üniversitemizin köklü tarihini ve alt yapısını oluşturmaktadır. Nasıl ki İstanbul Üniversitelerinin tarihinde Osmanlı Devleti dönemi eğitim kurumlarının kuruluş tarihleri baz alınmış ise, Yozgat Bozok Üniversitesi’nin kuruluşu da 1895 olarak kayıtlara geçmesi gerekiyordu.
Tabii ki yazı konum üniversitemizin kuruluş tarihi değil.
Geçmiş asırda bölgenin en ileri fen okullarından olan Yozgat Mekteb-i Sultani, bugünkü adı ile Yozgat Lisesi çevresindeki illerden yatılı öğrenciler alarak onları yetiştirmiştir. Bu öğrenciler daha sonra ülkemize ve devletimizin en üst kademelerinde eğitimli nesiller olarak büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.
Bu bayrağı bugün Yozgat Bozok Üniversitesi teslim almış, pek çok alanda eğitim verebilecek kapasiteye ulaşmıştır.
Yozgat’ta her kime üniversiteyle ilgili bir soru yöneltseniz, herkes fikir beyan edecek kadar donanımlı görünüyor; “Üniversitenin Yozgat ve Yozgatlıya her hangi bir katkısı olmadığını söylüyor.”
Üniversite; Halkımızın gözünde iş ve ekmek kapısı olarak görünüyor. Hiç kimse de demiyor ki; “biz buradaki konunun uzmanlarından, mühendislerden, akademisyenlerden nasıl faydalanırız?”
Hemen her hafta Yozgat yerel gazetelerinde sıkça haberlerine rastladığım, Yozgat Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Atom ve Molekül Fiziği Anabilim Dalı Profesörü Sayın Mustafa BÖYÜKATA hocamla geçenlerde bir seminerde karşılaştık.
Kendisine yakınlarda Yozgat çevresinde bir çalışmasının olup olmadığını sordum. Mustafa hocam da 23 Aralık 2019 Pazartesi günü Çekerek ilçemizde olacağını, benzer seminer ve toplantıları o çevrede 'Sarıköy’den ODTÜ’ye Nasıl Gidilir?' adıyla yapacağını söyledi. Aynı gün birkaç okulda daha öğrencilerle buluşacağını, öğretmen ve veliler ile de bir araya geleceğini ifade etti. Mustafa Hocama kendimi davet ettirmeyi başardım, asıl merak ettiğim konuları canlı olarak dinleme izleme fırsatını yakaladım. Çekerek ilçemize birlikte gittik.
Zile’ye yakın bir yerde, Çekerek ilçemize bağlı Sarıköy ilköğretim okuluna vardığımızda, köy okulunun etrafında dizilmiş arabalar dikkatimi çekti. Sonrasında arabamızı karşılayan Sarıköy Hasan Çakan İlkokulu / Ortaokulu Müdürü Aytekin Kılıç, Okul Aile Birliği Başkanı İlyas Çakan ve diğer köy halkı ile tanıştık. Çekerek İlçe Milli Eğitim Müdürü Zekki Akkan bey de iştirak ettiler. Okulumuzun öğretmenleri ve Okul Aile Birliği Başkanının heyecanı, içtenliği ve samimiyeti yüzlerinden okunuyordu. Anladım ki, köyde okul yönetimi başta olmak üzere, öğrenci velilerini de davet ederek bu toplantıyı çok önemsemişler. Ben de dahil olmak üzere, öğretmen, öğrenciler ve veliler bir Profesörün köy okulunda öğrencilere neler anlatacağının merakı içindeydiler. Çok sıcak karşılandık, tanıdık simalarla karşılaşıp kucaklaştık. Bir sınıf içerisinde tüm öğrenci, öğretmen ve veliler sıralarda yerlerini aldılar, vakit kaybetmeksizin seminer başladı.
Mustafa Hocam önce çocukları gözleriyle süzüyor, kendisiyle göz göze gelmemeye çalışan çocuklara bir bir dokunup adını soruyor, sonra da ona kendisini değerli kılması için güzel sözler ederek çocukların dikkatini çekmeye çalışıyordu. Dokunduğu çocuğun yüzünde birden güller açıyor, bu konuda çok başarılı gözüküyordu. Birinci sınıflardan başlayarak orta öğretim sınıfı öğrencileriyle sohbet ediyor, onların hiç aklından bile geçiremediği bir dünya yaratıp, “Sizde Profesör olabilirsiniz, bende sizin gibi içine kapanık ya da yaramaz bir çocuktum, benim de başaramadıklarım var, fakat pes etmedim” diyerek okumanın, başarılı olmanın anahtarını gösteriyordu. Sonra da çocuklara ileride ne olmak istedikleri sorusunu yöneltiyor; Doktor, Mühendis, Öğretmen gibi idealler dillendiriliyordu.
Mesela; ben okumayacağım, ben çiftçi olacağım diyen kimse çıkmadı.
İlkokul öğrencilerine yönelik konuşma tamamlanıyor bu öğrenciler sınıflarına gönderiliyor, sonra ortaokul öğrencilerine hitap ediliyor. Daha sonra bu öğrencilerde sınıflarına gönderilerek öğretmen ve veliler ile bir arada kalınıyor. Öğretmen ve veliler bir arada çocukların ders çalışması, okumaya odaklanması, ödüllendirme ve bazı şeylerden mahrum ederek karakter ve kişiliklerinin gelişmesinin ipuçlarını anlatıyor, köy halkı öylesine çocuklarıyla ilgili ki, hanesinde çocuğu olmadığı halde bu toplantıya katılanlar vardı. Birçoğu kendi dönemleriyle bu günü kıyaslayıp; “ah hocam yıllar önce de şu köye bir Profesör gelip de sizin gibi bizi, ana-babamızı bilinçlendirselerdi de bizde okusaydık” diyenler vardı.
Öğretmenler ise Mustafa BÖYÜKATA Hocanın ne anlatmak istediğini çok iyi analiz ediyor, tıpkı Mustafa Bey gibi çocuklara dokunmanın ne kadar önemli olduğunu bizzat görüyordu.
Mustafa Bey; öğretmenlere önemli bir tespitini aktarıyor, HER KÖY OKULU BİRER “KOLEJ” OLMALI vurgusunu yaparak, öğrenci azlığını avantaja çevirmek gerektiğini söylüyordu. Haksız da değildi. “Köy Koleji” vurgusunu önemsemek lazım; ben de üzerinde durulmaya ve gündeme getirilmeye değer görüyorum. Düşünsenize; bir sınıfta on iki öğrenci var, her birisiyle birebir ilgilenerek başarıyı yakalamak elimizde…
Özellikle köy okullarında düzenlediği seminerlere Mustafa BÖYÜKATA eli boş gitmiyor, arkadaş grupları vasıtasıyla koliler dolusu kitap temin ederek, köy çocuklarını adını bile duymadıkları kitaplarla buluşturuyor.
Diyeceğim o ki; Yozgat için, Yozgatlılar için Bozok Üniversitesi ne ifade ediyor, kim ne bekliyor bilemem.
Prof. Dr Mustafa BÖYÜKATA başarmanın sırrına ermiş. Her hafta il il, şehir şehir gezerek onun el attığı seminerler, eğitimler, paneller ve etkinlikler beyhude değilmiş. Gazetelerde her hafta haber olması sıradanmış gibi görülse de o Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden aldığı eğitimin, ailesinin okutmak için verdiği gayretlerin, Yozgat Bozok Üniversitesi bünyesinde kazanmış olduğu Profesörlük unvanının hakkını fazlasıyla vermiş bir isim.
Yozgat Bozok Üniversitesi’ndeki değerli hocalarım; Yozgat’a dokunun, Yozgatlıya dokunun. Her akademisyenin kendi alanında şehrimize katacağı çok şey var.
Yozgat sizden ya da Üniversiteden ne bekler, ne ister bilemem.
Şahsen bir Yozgatlı olarak ben Yozgat Bozok Üniversitesi ve Yozgat halkının bütünleşmesini, birlikte gelişmesini temenni edenlerdenim.
Her biriniz Yozgat’ın BÖYÜKATA’sı olabilirsiniz.