BELLİ bir noktaya kadar düz ve çift şerit asfalttan gittim. Yol düz ve önüm açıktı, gaza hafif yüklendim bastım da bastım. Sonra bazı ufak köyler ve büyük beldelerin içerisinden ilerledim.Yol daraldı ve küçüldü. Lakin yavaş yavaş iklimin de değiştiğini fark ettim. Derin düz bozkırın yerini, farklı bir iklim almaya başlamıştı.
Yeşilin tonu gittikçe artmaya başladı.
Düz yolda dinlediğim türküler radyoda çalmaya devam ediyordu.
Bu yeşillik ve yükseltinin arttığı yerde türküler daha tatlı gelmeye başladı.
Yükselti arttığı için mecburen vites küçültüyor, daha yavaş ilerliyordum.
Sonra Devrent Geçidi denilen bölgeye geldim. Solda lülesinden billur su akan bir çeşme kenarında durdum.
Türküler arabadan yankılanmaya devam ediyordu. Yüksek ve yeşil tepeden aşağıları izlemeye başladım. Tipik Karadeniz vilayetlerinden birisinde hissettim kendimi. Sonradan aklıma geldi ki, bu yolculuğa eşlik eden bir Ozan da aracımızdaydı. Hem de sazını bagaja yerleştirmiş, araçta çalan türkülere eşlik ederek buraya kadar gelmişti. Canlısı dururken, radyodaki türkülere son vermek gerektiğini düşündük ve sazı ozana teslim ettik. Toprağı, pınarı, ağacı, yaylayı gören ozanlar durur mu?
Nitekim durmadı da…
Peş peşe türküler seslendirdi karşıki yamaca. Akabinde bir türkü de benden, sonra bir türkü daha, derken bir türkü daha…
Türkü molasını sonlandırarak yolculuğa devam ettik. Önce ilçe merkezi, daha sonra geniş, yeşil ve düz bir yaylaya çıktık. Yol toprak olduğu için aracın arkasında müthiş bir toz bulutu oluşmuştu. Motorun hırıltısını kestikten sonra, sağ tarafımızdan nal sesleri işittik. Kafamızı sağ tarafa döndürdüğümüzde, dik yamaçlara doğru tırmanan yağız bir at gördük. Üzerindeki binici adeta buraya kadar arabayla tırmanan bizlere hava atarcasına atını kamçılıyor ve bayıra doğru tırmanıyordu.  O dik yamaca tırmanırken, biz sıcağın altındaki kavurucu yolculuğun yorgunluğuyla, yeşil çimlere bağdaş kurup oturmayı tercih ettik. Gün akşama yaslanmadan, yeniden kalkıp yollara düşmüştük.

AYRIŞTIRICILIK İYİ DEĞİL
Ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı davranışları kimse beğenmez. Lakin beğenmeyenler dahi zaman zaman ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı davranabilir. Taşrada ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı olmak hiç iyi neticeler vermez.
Buralar küçük yerleşim yerleri olduğu için, herkes herkesi tanır, selamlaşır, karşılaşır. İşte böyle vilayetlerde toplum ve cemiyet insanlarının daha birleştirici olması gerekir.
Kucaklayan.
Bütünleştirici davranan.
Sevgi ve saygı sunarak birlikteliği sağlayan… Bunu yapabilen insanların taşrada büyümesi ve gönüller kazanması da kolay olur.
Öbür türlü davrananlar ise kısa sürede dışlanır, bir süre sonra kimseden rağbet görmez noktaya gelir.

BİZİMLE AYNI
Bazen komşu vilayet Sivas’ın yerel gazetelerini incelerim. Gördüğüm, Sivas vilayetiyle bizlerin sorun ve sıkıntıları aynı. Orada tartışılan konular, ilin meseleleri, beklenti ve talepler ile Yozgat’ı aynı görüyorum. Benzer durumu Kırşehir ve Çorum için söyleyemiyorum. Kayseri ile kıyaslamak dahi mümkün değil. Lakin Sivas ile Yozgat’ın kaderi, sorun ve sıkıntıları bir ve beraber gibi.
Haydi selametle…