ÖNCEKİ gün hemşerimiz, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın daveti üzerine Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gittik.
    Gazetemiz sahibi, amcam Mükremin Kayhan ile birlikte Yozgat basın temsilcileri için düzenlenen toplantıya katıldık.
    Oktay, tüm misafirleri ile tek tek ilgilendi. Sıcak bir karşılama oldu. “Burası milletin evi ama sizleri görünce kendimi memleketimde hissettim” diyerek söze başladı Cumhurbaşkanı Yardımcısı.
    Yaklaşık iki buçuk saat süren toplantı boyunca samimi bir sohbet havası vardı.
    Çünkü karşımızda “Burada beni Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak değil, Yozgatlı bir kardeşiniz olarak görün” diyen tecrübeli bir bürokrat vardı.
    Hani hep gururla söylüyoruz, “Türkiye’nin 2. adamı bir Yozgatlı” diye…
    Tevafuk bu ya, biz Külliye’ye davet edildiğimiz gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yurtdışındaydı ve hemşerimiz Fuat Oktay Cumhurbaşkanlığına vekâlet ediyordu.
    Velhasılıkelam, devletin zirvesinde Yozgat’ı konuştuk…
    Detaylara girmeden önce dikkat ettiğim bir hususa değinmek istiyorum.
    Bürokratlarla sohbete ettiğimde tevazuları dikkatimden kaçmaz.
    Bugüne kadar egolarının esiri olmuş, insanlara tepeden bakan çok sayıda bürokratla tanıştım. Bu nedenle karşımdaki bürokratın yaklaşımına dikkat ederim.
    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın tevazusu beni çok etkiledi. Bunu belirtmeden geçersem, haksızlık yapmış olurum.
    Sonrasında gazeteciler, karayollarından hastaneye kadar Yozgat’ın genel sorunlarını bir bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı’na ilettiler. Oktay da tüm bunları tek tek not etti.
    Yozgat’ın siyasi ve bürokratik sorunları da aktarıldı Oktay’a…
    Fakat bunlar bir günlük sorunlar değil ki. Dün de vardı, yarın da olacak. Fuat Oktay burada, "Proje ve çözüm odaklı meseleleri konuşalım, genel sorunlara girmeyelim, yoksa bu işin içinden çıkamayız" dedi.
    Haklıydı…
    Oktay’ın en güzel tespiti şu oldu: “Tüm bunlar için öncelikle birileri bizim için ne yapabilir demeyi bırakıp, biz ne yapabiliriz dememiz gerekiyor. Bizim ben dememiz lazım. Ben Yozgat için ne yapabilirim demeliyiz.”
    Evet, oturup birileri bizim için ne yapar diye düşünmeyle bir şeylerin olacağı yok. Önce kendimize “ben Yozgat için ne yapabilirim” demeliyiz.
    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Yozgat’ın sivil toplum kuruluşlarına hazırlattığı rapor üzerinde çalışıyor. Bu raporu bizimle de paylaştı.
    Burada ilginç bir diyalog oldu, onu aktarayım.
    Oktay, Yozgat’ta üretim yapan işletmelerin büyük çoğunluğu hammaddeyi dışardan aldıklarını tespit ettiğini söyledi ve ekledi “Şimdi bunun araştırmasını yapmalarını istedim. Şayet Yozgat’taki üreticilerin çoğunluğu hammaddelerini başka illerden tedarik ediyorlarsa, biz yanlış yerden başlıyor olabiliriz.”
    Bence, devletin zirvesini genel konularla yormaya gerek yok. Detaylara girdikçe Yozgat’ın sorunları sorun olmaktan çıkıyor, iş şikâyete giriyor ve kişiselleşiyor.
    2000'li yılların başında Türkiye'de yaşanan ekonomik krizde işletmeler bazında kriz yönetimi alanında uzmanlaşmış, vaktiyle görev yaptığı Türk Hava Yolları bünyesinde çeşitli ortak girişim projelerini hayata geçirmiş ve THY’nin bir dünya markası olmasında önemli rol üstlenmiş, Başbakanlık AFAD Başkanlığı yaptığı dönemde risk ve kriz yönetimi alanlarını, afet ve acil durum yönetimi konularında etkin bir şekilde uygulamış, son olarak Başbakanlık Müsteşarlığı yaptığı dönemde terör tehditlerine karşı yürütülen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatları kapsamında kurumlar arası koordinasyon görevini üstlenmiş başarılı bir akademisyen ve bürokrat olan bir Fuat Oktay’dan bahsediyoruz.
    Hemşerimiz Fuat Oktay’dan…
    Bugün devletin zirvesinde, binlerce mesele ile uğraşırken Yozgat için bir şeyler yapmak adına girişimlerde bulunan, toplantılar düzenleyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı’ndan en azami şekilde faydalanmamız gerektiğini düşünüyorum.
    Fuat Oktay memleket için bir fırsattır ve bu fırsat bir daha ele geçmez.
    Yozgat için Oktay’ın da söylediği gibi, öncelikle bizim “Ben Yozgat için ne yapabilirim” diyerek yola çıkmamız lazım.
    Velhasıl, bizim ‘ben’ dememiz lazım.    
    Selametle…