GERİDE bıraktığımız 20. yüzyılda dünya görülmemiş türde bir şiddetle karşı karşıya kalmıştır. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’nda hem kaybeden hem kazanan ülkeler, 4 yıl süren savaş boyunca gerek sosyal gerekse ekonomik açıdan derin darboğazlarla karşılaşmıştır.

Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yanında İttifak Devletleri arasında yer almış ve savaş sonunda, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Anlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştır. Bu ateşkes anlaşmasına göre, savaşı kazanan İtilaf Devletleri Osmanlı topraklarını işgale başlamıştır.

Anadolu’nun Birinci Dünya Savaşı sonrasında işgal edilmesi, Türk milletini ağır bedeller ödemeye mahkûm etmiştir. Millet moralsiz, bitkin ve yorgundur. Türk milletine bu ağır mahkûmiyetten kurtulma umudunu, Kuvayımilliye ismi verilen ve gönüllülerden oluşan direniş birliği ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk vermiştir. Umut; güven, birlik ve beraberlik ile milletin azim kararıdır.

Verilen umut, alınan kararlar ve harekâtlar sonucunda; canları pahasına her türlü fedakârlıkla tehlikelere göğüs geren, zaferlerin kazanılmasında önemli katkıları olan ve “Ya İstiklal Ya Ölüm!” diyerek bizlere bu vatanı bırakmak için kendi yaşamlarını hiçe sayan nice kahramanlar ortaya çıkmıştır.

İşte bu düzenlenen biyografik kitap, hatıralarına yaklaşık 100 yıl geç kalınsa da Bozoklu Bozalizade Mülazım Sani Abdulkadir Bey’in; Birinci Dünya Savaşı, Kafkas ve İstiklal savaşlarındaki sessiz ve bir ölçüde de eşsiz kahramanlıklarını gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla düzenlenmiştir. Şüphesiz Abdulkadir Bey, savaş meydanlarında canları pahasına her türlü tehlikeye göğüs gererek kazanılan zaferlere katkıda bulunan binlerce vatan evladından sadece biridir. O, şehit ve gaziler tarihimizin destanlaşan isimlerindendir…

Abdulkadir Bey, Birinci Dünya Savaşı, Kafkas Cephesi harekâtları ile İstiklal Savaşı muharebelerinde aktif rol alarak, zaferlere imza atan, kefensiz yatan binlerce şehit arasında yerini almıştır. Her kefensiz şehit gibi kabrinin hangi şehitlikte olduğu belli değildir.

Düzenlemeye çalıştığım ve “boynumun borcu” olarak gördüğüm bu biyografik hatırat kitabımda, dedemin resmî kaynaklardan tespit edebildiğim belgeleri ile büyüklerimizden edindiğim bilgilere ve dönemin savaş ortamını yansıtan çeşitli yazarların kaynaklarına yer verdim. Anıları toplarken kronolojik sıraya göre yazmaya özen gösterdim. Zaman zaman bazı yazarların eserlerinden alıntılar yaptığımda kaynaklarını belirttim.

Kitabın, Abdulkadir Bey’in Çapanoğlu İsyanı olarak tanımlanan olaylara o dönemde Bozok’ta karşı çıkanların başında yer aldığının, sanılanın aksine tüm Yozgat halkının ve Çapanoğullarının büyük bir çoğunluğunun bu olayların içinde olmadığının açıklanması ve bu açıdan da yakın tarihimize ışık tutması bakımından önemli olduğunu düşünüyorum.

Umarım düzenlenen bu kitap dedem ve dedem gibi bu ülkenin bağımsızlığı için canlarını seve seve veren binlerce şehit ile gazilerimizin anılmasına vesile olur.

Ruhları şad olsun!..