YOZGAT’ta yol yapım çalışmaları yıllardır tamamlanamadı. Tamamlanacağını söyleyene de inanmam zaten.
Şimdi gündemimiz dört yol mevkiindeki yol çalışmaları…
Bir memlekette 500 metrelik yol çalışması gündem oluyorsa, gazetelerin manşetlerine giriyorsa, o memleketin geleceği karanlıktır.
Yozgat’ta da durum tam böyle işte…
Millet uzaya gidiyor, biz yeri eşiyoruz ve kaç günde doldurulacağını tartışıyoruz.
Yaz aylarında bölge esnafı iş yapmak için umutlandı.
Camlarını sildiler, dükkan önlerini temizlediler, toptancıdan mal sipariş ettiler.
Lakin ekipler geldi paldır küldür bölgeye girdiler, her yer toz duman…
Haber yapıp eleştirdiğinizde, size hemen cevap veriyorlar ‘planlı çalışmaydı’ diyerek.
Geçen sene karşı tarafını yaptıklarını, bu sene bu tarafını yapacaklarını hatırlatıyorlar.
Neden Yozgat’ta tek seferde bir proje başlayıp bitmez ve tamamlanmaz?
Sorana da kızıyorlar…
Aynı yolun alt tarafına bir alt geçit inşa ediyorlar, alt geçitle ilgili haber yaptığınızda bazıları “İyi de biz Yozgat’a o alt geçidi yaptırana kadar neler çektik, neden böyle yapıyorsunuz!” diyerek karşı çıkıyorlar.
Yahu bu devlet insanların ölmemesi için lazım olan bir üst geçidi size zorluk çıkararak mı veriyor?
Yaptığınız nedir ki?
Fabrika mı getirdiniz, savunma sanayi mi kurduruyorsunuz, tarım ve hayvancılığa dayalı sanayinin temelini mi atıyorsunuz?
Marifet gibi alt geçidi almak için çaba sarf ettiğini söyleyenler var.
Gelelim yazının başlığına…
Geçen sene adliye istikametine doğru yaptıkları yol, tamamlanıp trafiğe açıldığına bozuldu.
Daha doğrusu bozuk çıktı.
Aracım o yolda ciddi derecede silkelenme yapınca, bozuk olduğunu düşünerek tamirciye götürmeyi düşündüm.
Lakin sonra öğrendim ki tüm araçlar o yolda silkelenip, boş beşik gibi sallanıyormuş.
Yani sıkıntı yoldaymış…
Demem o ki bir haftadır süren dört yol bölgesindeki çalışma da tamamlandığında, bozuk bir şekilde tesliminin yapılacağını yine göreceksiniz.
Haydi tersi çıksın da, ben şaşırayım…
OTOBÜS AŞARKEN
Tozkoparan geçidini ağır ağır aşıyordu otobüs. Loş sarı koridor ışığını kapatan muavin, karanlık otobüs koridorunda elinde kahve bardağıyla en öndeki koltuğuna ilerliyordu. 
Başını cama yaslayan yorgun bayan perdeyi yastık niyetine kullanırken, yanındaki ihtiyar dalgın gözlerle yolu izliyordu. 
Kaptanın yaktığı sigaranın kokusu tiryakilerin burnuna gelivermişti hemen. 
Hafif camını açıp dumanı dışarıya tahliye etti kaptan. 
Sağ tarafında duran radyoya uyuyanları ürkütmeyecek kadar ses verdi. 
Radyodan seslenen tiz sesli bayan
“Yeşil Ördek Gibi Daldım Göllere
Sen Düşürdün Beni Dilden Dillere
Başım Alıp Gidem Gurbet Ellere
Ne Sen Beni Unut Ne De Ben Seni” 
türküsünü söylüyordu. 
Otobüs karanlık içinde sarı farlarıyla inceden inceye yol almayı sürdürüyordu...
Bu da benden size bir yolculuk anısı olsun.
Bir gün hızlı trene binerseniz, hızlı tren anıları da yazarız.
Haydi selametle…