Sabah erkenden kalktı annesi. Küçük kızı Özgecan okula gidecekti. Yirmi yaşına gelmişti kızı. Ama hala küçüktü onun gözünde. Tüm annelerin çocuklarına hissettiği gibi, yaşı kaç olursa olsun,  büyümezdi çocuklar. Belki de bu duyguyla olacak, sütünü hazırladı. Cebine yirmi lira harçlığını koydu. Öptü, kokladı ve okuluna yolladı, her gün olduğu gibi. Akşam gecikmişti Özgecan. Kaygılandı. 
Bekledi, bekledi, bekledi…
Gelmedi Özgecan. 
Gelemeyecek ti…
Gelmeyen sadece Özgecan  değildi.
Annenin umutları, hayalleri ve hatta hayatın kendisi de gelmeyecekti artık. 
***
Sevgiyle büyüyen her iyi insan gibi,  diğer insanlara yararlı olmak  hayali vardı Özgecan’ın. Üniversiteyi bitirip başarılı bir iş hayatı olsun istiyordu. İnsanların sorunlarını çözecekti. Kendisi mutlu bir bireydi. Herkesin de mutlu olmasını istiyordu. Bunun yolu insanın ruhuna hitap etmekten geçiyordu. Belki de bunun için seçti psikoloji okumayı. Konuşarak kişilerin iç dünyasına girecek, bu sonsuz dünyada gezinecek, ruhsal gerçekliğe ulaşacak, sorunlu yerleri tamir edecekti. Böylece kurtaracaktı o insanı kötülüklerden. Sadece o insanı mı? Hayır. Onu düzeltince çevresindeki tüm insanları da kurtaracaktı her tür kötülükten. Böyle böyle tüm toplumu düzeltecekti. Bu ideallerle çalışıyordu derslerine.
Özgecan ile birlikte idealleri de yok oldu, yakıldı, kül edildi.
***
Ülkede hergün binlerce insan ve özellikle kadın ve çocuk şiddet görüyor. Kadınların birçoğu cinsel saldırıya uğruyor. Daha da kötüsü bu olayların üzerleri kapatılıyor. Aile baskısı, mahalle  baskısı, okul baskısı ile mağdurlar,  mağdur oldukları ile kalıyor. Sanki suçlu onlarmışcasına ayıplanmaktan korkuyorlar. 
Yapılan araştırmalara göre cinsel saldırıların dörtte üçü mağdurun yakın çevresinden geliyor. Akraba, komşu, çalışma arkadaşı ve hatta ne yazık ki yakın aile fertleri cinsel saldırıda bulunuyor. Toplumun tamamı ama özellikle de kadınlar, hergün yaşanan ölümlerden , yaralamalardan  ve tacizlerden bunalmış durumda,  doldukça doluyorlar.  Özgecan’ın  insanlık dışı bir saldırıya uğraması ve öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu. Yaşlısı genci, kadını erkeği, doğulusu batılısı herkes ama herkes aynı acıda birleşti. Yeter artık dendi, bitsin artık dendi, bu kadar da olmaz ki dendi. Bu tür olaylar son bulmayabilir ama toplumsal duyarlılığın artması mutlaka olumlu bir etki yapacaktır. Artık Özgecan’dan öncesi ve Özgecan’dan sonrası vardır. 
***
Olay sonrasında haklı olarak toplumsal bir infial yaşadık. Öfkemizi anlatabilmek için en ağır  kelimeleri seçtik. Kimimiz “hayvanlar” dedik.  Ama şunu hatırladık  sonra ;  doğada hiçbir hayvan başka bir hayvanı tecavüz etmek için öldürmezdi ve yakmazdı. Doğruydu. İnsandan daha vahşisi yoktu. Başka canlılara da haksızlık etmemek lazımdı. 
En ağır cezayı vermek geçti içimizden. Hatta  bazı devlet görevlileri bile kendini tutamayıp ben olsam kendim cezasını  verirdim dedi. Devletin varlık sebebini ortadan kaldıran bu anlayış elbetteki yanlıştı ve sorumluluk sahibi bir insanın,  bu sözleri telaffuz etmemesi gerekirdi.   İdam tartışmalarıda bu aşamada başladı. İdam cezasının geri getirilmesi istendi. 
***
Bana  göre  bu tür olaylar için kanunlarımız yeterli bulunmaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun Kasten öldürmeyi düzenleyen  81. Maddesine göre;       “ Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.” 
Adam öldürme suçunun nitelikli hallerini düzenleyen  82.Maddesine göre ise “Kasten öldürme suçunun,  Tasarlayarak,  Canavarca hisle veya eziyet çektirerek…işlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”
Bu ceza, tek kişilik odada, günde bir saati geçmeyen havalandırma ile ve mahkumun ömrü boyunca aralıksız devam ettirilir. 
Yasal düzenleme yeterli olmakla birlikte adaletsizlik iki nedenle ortaya çıkabilmektedir. Bunlardan birisi, iyi hal indirimininin kolay bir şekilde uygulanması ve cezanın hafifletilmesidir. Ancak daha önemli olan ve özellikle yasama organının dikkat etmesi gereken konu, af yasalarıdır. Af yasaları,  cezaların  caydırıcılık gücünü yok etmekte, faili bulunmuş ve cezası verilmiş mahkumların tekrar suç işlemesine neden olmakta ve toplumdaki adalet duygusunu zedelemektedir.
***
Din kuralları, ahlak kuralları ve hukuk kurallarının tamamı , günah-ayıp ve suç kavramları ile cinsel saldırı ve şiddeti  yasaklıyor. Ama buna rağmen hemen her gün bu olaylar yaşanmaya devam ediyor. Bu durumda yeni  Özgecanlar kurban vermemek için toplum olarak özeleştiriye,  kültürel sorgulamalara  ve herşeyden önce eğitime ihtiyacımız olduğunu görmemiz gerekiyor.