ÖYLE günler yaşıyoruz, öyle önemli anlar ki, her anı ve zamanı an be an kaydetsek yeridir. Hem ülkemizde hem de dünyanın her yerinde fırtınalar kopuyor.

Ülkeler birbirilerine, şehir köy kasaba kendi sınırlarına, dip komşularımız bile kapılarını birbirlerinin yüzlerine kapatır oldu. Sebebi malumdur, salgın belası. Oysa Mart ayının gelmesiyle birlikte ne güzel hayallerimiz vardı…

Hayallerimizi kaybettik.

Oysa bırakın dünyayı mezarlıkları bile parsel parsel sahipleniş öldükten sonra gömüleceğimiz yerler bile çoktan belirlenmişti. Şimdilerde o bile meçhulya…

Bugün hepimiz yaşarken kıyametin ayak seslerini kapımızda hisseder hale geldik.

Arabamız var binemiyoruz, camilere giremiyor Cuma Namazı dahi kılamıyoruz, köyümüz var gidemiyoruz, evlatlarımız torunlarımız var doyasıya sarılamıyoruz. Cebimizde paramız var çıkıp ta harcayamıyoruz bile.

Para demişken ekmek kapısına kilit vurulduğu için evlerine ekmek dahi götüremeyecek durumda olan kardeşlerimiz var, biz onları devlete havale ettik, devletimiz ise ALLAH’A emanet etmişe benziyor. Alınan tedbirler, yapılan açıklamalar bu vatandaşlarımızı kapsamadığı gibi sokağa çıkıp “açım” diyemeyecek kadar çaresizler.

Diğer çaresiz insanlarımız ise yaşlılarımız.

Onlarla ilgili çeşitli tedbirler ve çözüm yolları bulunmuş görünse de durum hiçte öyle değil.

Yaşlılarımızın bir kısmı telefonla kimi nasıl arayacağını bilmiyor, konu komşusundan yardım isteyecek olsa malum virüs sebebiyle çekiniyor.

Bir de evlatları gurbette olup ta anne babası köylerde ve şehirlerde yaşayan yaşlılarımız var. Evlatları şehir dışından akraba hısım aracılığıyla yardım talepleri de bir yerlerde tıkanıp kalıyor. Deyim yerindeyse, herkes canı derdine düşmüş vaziyette.

Bizzat şahit olduğum insanlardan bahsediyorum. Devletimizin memurları yaşlılarımız için seferber olsa da film bir yerlerde kopuyor.

Bu durumda olan vatandaşlarımızın bazıları için kişisel gayret gösterip ilgili kurumları haberdar etmek istedim; yardımlarla ilgili yeni kayıt alamıyoruz yanıtını verdiler. Hemen ardından Belediyenin reklam panolarında afişe ettiği telefon numarasını aradım durumu arz ettim. “Bizim ayni veya nakdi yardım etmemiz söz konusu değil” diyerek Valilik bünyesindeki adresi verdiler, şaka gibiydi, tekrardan başa döndük.

Devletten aldığı 65 aylığıyla hayatta kalmaya çalışan yaşlılarımızı kaderlerine mi terk edelim?

Yozgat’taki sözde STK’lar neden bir gönüllü ekibi oluşturup bu değerlerimizin dertlerine çare olmaz. Ya Muhtarlarımız… Seçim zamanı çalmadık kapı bırakmayan, sırf oylarını alabilmek için tespih takke, kalem, dua kitabı gibi hediyeler dağıtan, seçildikten sonra tıpkı devlet memuru gibi evine kapanan seçilmişler muhtarlarımız mahallelerinden bir haber.

Kaybediyoruz; yaşlılarımızla birlikte geçmiş belleğimizi, hayır dua kapılarını, insani değerlerimizi, kısaca söylemek gerekirse, insanlarımızı, İNSANLIĞIMIZI KAYBEDİYORUZ…

Daha bir yıl önceydi 31 Mart 2019 seçimlerini kazanmak için türlü vaatlerle gerçekleşmeyecek projelerle Yozgat halkının oylarına talip olan Belediye Başkan adayları, İl Genel Meclis üyeleri, Melis Azaları, hadi kaybedenleri bir kenara koyalım, bu vatandaşların oylarıyla kazandığınız koltukları, işgal ettiğiniz hizmet makamları neden gereğini yapmaz? verdiğiniz sözler milletin hafızasında.

Bugün Yozgatlı dünü arar hale gelmiş ise sizlere şimdiden söyleyeyim kaybettiniz. Yozgat halkı fazlasıyla hak ettiği hizmetlerden mahrum ettiniz, sizler ise çok şey kaybettiniz. Suriye’yi andıran çarşı merkezi yaptığınız yapacağınız işin icraatın aynası gibi.

Kış mevsiminde yaşadığımız cadde ve sokakların perişanlığı, ivedilikle yapılacak deyip, aradan bir yıl geçmesine rağmen kendi içerisine kapanan Yozgat’tan bihaber belediyemizin zaman savurganlığı birçok şeyi geri getiremeyecek bilesiniz.

Okulların zorunlu tatile girmesiyle birlikte Belediyemiz tarafından alınan tedbirlere baktığımızdaysa, on gün sonra zoraki cadde ve sokaklar su tutturabildik. Belediye denetim yapmadığından mıdır bilinmez, çoğu marketlerde ahlaksızca fiyat artışı yaşandığına şahit olduk, sosyal medya üzerinde bir çok kişi tarafından dillendirilse de kim kimin adamıydı bilemedik, halk olarak mecburen boyun eğdik.

Köy bakkallarında dahi görülmeyecek açıkta gıda satışlarına şahit oluyoruz. Sokağa çıkmanın riski olduğunu bangır bangır anon eden belediyemiz, geçen Çarşamba günü toz toprak içerisinde tezgahı dahi bulunmayan bir alanda köyü pazarının açılmasında sakınca görmedik.

Yozgat’ta her şeyi gördükte, seçilmesinin üzerinde bir yıl geçmesine rağmen 1 Nisan2019-1Nisan 2020 arasında bir tek belediyeyi göremedik.

Bilmem ki biz Yozgatlılar bir Nisan şakasına mı denk geldik.