Bazen parmak uçların donar,
Burnunun ucu bazen…
Bazen kulakların buz keser,
Bazen yüreğinin kökü
Ve bazen de bir kadın,
Öyküsü ayaklarında…
Sonra; toprağa düşen
Yağmur tanelerinde,
Girip de çıkamayacağa bir düştedir
Ve bazen bir kadın,
Türküsü yüreğinde,
Bir de caddelere ram olmuş bedeniyle,
Yürür namusun üstüne üstüne…
Bir kadın üşür, bir kadın donar,
Gözlerinde umut, yüreğinde sevgi
Ve bütün ruhunda hayat dururken
Bir kadının öyküsü, ellerinden düşer sokaklara...
Mavi bir umut, kadın bir çocuk
Mavi bir uçurtma, kadın bir yol ayrımı
Ve kadın düşer, küçük bir kadın ağlar
Ve bir adam bakar,
Uzanamaz, dokunamaz…
Mavi, caddelere düşen hüzün,
Mavi, saçak altı soğuk geceler
Ve küçük bir kadının donduğu,
Mavisine ağlayıp saçlarını yolduğu,
Mavisiz bir yaşamın ayrımında,
Küçük bir kadının tiril tiril titrediği,
Tarifinin yastık altı edildiği,
Mavisinin katledildiği, adı mavi olan
Hüznün siyah rengi,
Mavisi batasıca…
Kaldırım taşları uçuşuyor,
Mavi, sokak aralarında kayboluyor,
Küçük  bir kadın yürüyor,
Dudakları kanamış,
Bir kadın ölüyor
Ve bir kadın bakıyor,
Gözlerinde bir kaç damla mavi,
Duvarlara maviyle “hasret” yazıyor
Sonra “Küçük kadın” yazıp karalıyor…
“Kan” benden kalan tek mavi
Ve sen giderken, düşen bu can
Maviyi özlemiyor artık…
Dizlerim kanasa da,
Düşsem de, sabahtan akşama
Kadınlarımız ağlamasa...