PROF. DR. Mehlika Filiz ULUSOY Hocamın şu sözü tüm yaşananları özetler nitelikte; “Çerkez Ethem, Yozgat'ı soymakla kalmamış, şehrin ruhunu çalmıştır. O Yozgat'ı bitirirken, Yozgat'a yaptıkları da onu bitirmiştir.” 
Yozgat sinmiş, sindirilmiş, tarihi belge ve bilgiler Yozgat’ın bir asır öncesi şehir kültürüne sahip olduğunu açıkça göstermektedir.
1920 Yılında bazı haris kişiler önce Yozgat’ı kendi emellerine alet edip fitne yayması, sonrasında büyük felaketlere sebep olması, benliğimizden çok şey götürmüş. 1927 yılında Yozgat Gazi Paşa İlkokulu'na öğretmen olarak atanan ve Yozgat Merkezde bir yıl kaldıktan sonra Almanya’ya giden Sabahattin ALİ o tarihlerdeki Yozgat’ı İstanbul ile kıyaslamış olacak ki etrafında yaşananları irdeleyen bir şiir kaleme almış, bu şiiri yıllar sonra yayınlansa da Yozgat’ta bir etki ya da tepi yaratmamıştır. 1920 yılında yaşanan hadiselerde Yozgat’ta fitne galip gelmiş; ocaklara düşürdükleri ateşlerden ders alınmadığı, Sabahattin ALİ tarafından 1927-28 yılında altta okuyacağınız dizeleri anekdotu gibidir.
**
Burası beni muhakkak çıldırtacak.
Ne basit çevre yarabbi!
Düşün kardeşim, 
konuşulacak tek insan bile yok
Her şey sıradan, hepsi dümdüz.
Çevre hep bozkır, 
gözünün aldığınca çıplak dağlar 
uzanıyor.
Yalnız Yozgat'ın tam karşısında 
bir çam ormanı var, ama o da dümdüz 
araziye hiç yakışmıyor.
Âdeta kirli bir bakkal önlüğüne 
yamanmış 
yeşil bir kadifeye benziyor.
Buraların dağları bile münasebetsiz,
Üstlerinde bir ağaç, bir kaya bile yok.
Yalnız toprak mı?
Hayır, o da degil.
Dağlar çakıltaşı gibi, 
en büyüğü yumruk kadar taşlarla örtülür.
Ahali fesat, dedikoducu.
Kendimi yalnız okumaya verdim.
Kitap, gazete, mektup okumakla 
vakit geçiriyorum.
***
Oysa Yozgat’a gelen seyyahlardan George Perrot’un verdiği ilginç bir örnek, Çapanoğulları'nın şehrin imarına, eğitim ve kültüre verdiği önemi göstermesi açısından dikkat çekicidir. Perrot’un, Ankara’da karşılaştığı bir gayrimüslim doktorun İtalya’da yaptığı eğitiminin masraflarını Çapanoğlu Süleyman Bey karşılamıştır. Perrot, bunu öğrendiğinde çok şaşırdığını ifade etmiştir. Panayırların düzenlendiği, at yarışlarının düzenlenip ciritlerin oynandığı, Adana’dan Karadeniz’e varıncaya kadar bölge pehlivanlarının güreş müsabakalarına katıldığı bir şehirdir Yozgat.
***
Arif Nihat ASYA’nın; 
“Ey güler yüzlü şehir,
Bildim adın Yozgat’mış.
Bir pirin duasıyla,
Hak, yozuna yoz katmış.
Daha sonra kızının
Mayasına naz katmış,
Şükür birinciyi çok,
İkinciyi az katmış,
Kızıyla evlenenin
Kışlarına yaz katmış.” 
***
Dizelerinde kızlarından söz edipte, Yozgatlı yiğitlerden bahsetmemesi ilginçtir.
Yozgat’ımızın anlamadığı diğer bir şair; Serhat ÜNSAL Hocamı dinliyorum… Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz; “Soğluğ’un” başında bir acı duman, İmbiğimiz, gül dalından olsa da buram buram buhurdan; Türkülerimiz devriliyor; kaval artığı,saz boyu… Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz... 
Serhat ÜNSAL Hocam bu dizeleri kaleme alırken boş laf konuşmuyor, bir şehrin nasılda ruhen can çekiştiğini haykırıyordu. Anlamadılar, anlamayacaklar. 1966 yılında Mevki sahibiyle yaşadığı randevu sorunu neticesinde bir şiir yazarak, o günlere damgasını vuran Mehmet ERDEM hemşerimiz bir taraftan Yozgat’a methiyeler sıraladığı, diğer taraftan da birilerine gönderme yaparak; “Çok iti kudurttu yalı Yozgadın” diyecek kadar asi ruhludur. 

***
YOZGADIM 
Bin üç yüz metreden yüksektir başı. 
Güzelleri çoktur, karadır kaşı. 
Misafire boldur ekmeği aşı 
Dillere destandır, balı Yozgadın.
Nohutlu tepesi, çamlık ormanı 
Çırçır, şeker pınar, derdin dermanı 
Kaymak donduran, okur fermanı 
Burcu burcu kokar, gülü Yozgadın

Yerköy, Şefaatli, Çayıralan’ı. 
Girerken karşılar, Muslubelen’i 
Gideni aratır, sonra geleni 
Çok iti kudurttu, yalı Yozgadın

Boğazlıyan, Sorgun, Çekerek 
Fasulye, nohut, mercimek ekerek 
Tertemiz alnından terler dökerek 
Geçimini sağlar, dölü Yozgadın

Kışlar soğuk olur, serin yazları 
Evcimen olur, güzel kızları 
Kudretten sürmeli, kara gözleri 
Kızdan da kıymetli, dulu Yozgadın

Sarıhacılı’nın, dardır boğazı 
Alnına yazılmış bir karayazı 
İşte ben burada, bıraktım sazı 
Bir türlü bitmiyor, yolu Yozgadın

Paşaoğlu gitti, 
Güven geldi 
Nasılsa işin, bir kolayın buldu 
Taşları toplattı, kayayı deldi 
Çok şükür bitmiştir, yolu Yozgadın 

Mehmet ERDEM
***

Değerli Kardeşim Mustafa TEKER’i de gurbete yollamanın buruk sevincini yaşıyoruz. Yolun bahtın açık olsun Yiğit Mustafa’m. Yozgatlının kaderi gurbet! Göç hız kesmeksizin iki yönlü devam ediyor. Gençleri gurbete yaşlıları ahret bir bir yolcu ediyoruz. Sıla garip, geride kalanlar mahzun ve çaresiz, ölülerimiz iki dikili taş arasında kimsesiz. Ruhumuzu kim çaldı bilemem, bir ağaç bir bitkiden nedir farkımız. Bir türlü orman olamadık. Biz Yozgat’ı hep birlikte ölüyor ve öldürüyoruz.