DOĞMA büyüme aynı yerde yaşıyorsanız, tanınırsınız. Hele bir de bizim gibi gazetecilikten ekmeğinizi kazanıyorsanız, her yerde ve her vakitte vatandaşla temas halinde oluyorsunuz.
Olur olmaz birçok konuyla yüzleşmek zorunda kalırsınız.
Bir yerde vatandaşla, konunun muhatabı arasında köprü vazifesi gördüğümüz doğrudur.
Bazen de kendimi trajikomik diyalogların ortasında buluyorum.
Geçtiğimiz gün olduğu gibi…
Bir esnaf dükkanına girdim.
Alışverişimi yaptım, tam çıkacağım, kasada duran esnaf, yaptığı iş ve çevresiyle ilgili sıkıntılarını anlatmaya başladı.
Anlattı da anlattı…
Her zaman yaptığım gibi, sabırla dinledim.
Sonra dedim ki “Konunun muhatapları buraya geldiğinde neden sıkıntını dile getirmiyorsun? Bazen şahit oluyorum, geldiklerinde Allah razı olsun diyorsunuz, ardından serzenişte bulunuyorsunuz.”
Özellikle küçük yerlerde insanların şikayetlerini konunun muhatapları karşısında dile getirmemeleri çok yaygın.
Halbuki, hakkını ararken neden çekiniyorsun ki?
Taleplerini, şikayetlerini dile getireceksin.
Doğruysa doğru, yanlışsa yanlış.
Ortası yok ki bunun…
İşte ben bahsettiğim o esnaf arkadaşla sohbet ederken, orada bizi dinleyen esnafın ağabeyi bana döndü ve gülerek Nasreddin Hoca gibi sen de “Bir fil daha…” diyorsun Yasin'im dedi.
Bir süre gülüştük.
Kıssadan hisse bu ya!
Evet, bir fil daha…
Aksak Timur, Akşehir’e gelirken yanında bir de erkek fil getirmiş. Fil bu, bağ bahçe tanımıyor, önüne gelen yeri talan ediyormuş. Bununla kalsa iyi, Akşehirliler fili beslemek için ambarda, kilerde ne varsa tüketmişler.
Bakmışlar böyle olmayacak, Nasreddin Hoca’ya:
-Aman Hocam, demişler, Hünkâr seni dinler; bir konuş da şu fil belasını başımızdan alsın.
- O zaman demiş Hoca, toparlanın, o aksak mendebura derdimizi birlikte anlatalım.
Hoca önde, Akşehirliler arkada, huzura çıkmak için yola düşmüşler.
Otağın kapısına gelindiğinde Nasreddin Hoca arkasına bakmış ki, in cin top oynuyor. Bir Allah bir kendisi!
Ben yapacağımı biliyorum, diyerek huzura çıkmış.
Timur sormuş:
-Hayırdır, Hoca, yine ne istiyorsun?
-Hünkârım, demiş Hoca, Akşehirli sizin fili çok sevdi; ancak yalnızlığına üzülüp duruyor, ferman buyursanız da yanına bir de dişi fil getirseler.
Timur memnun:
-Çok yaşa Hoca, demiş, bunu nasıl düşünemedim. Var git müjdeyi hemen ver.
Hoca, otağın kapısından çıkınca, sağa sola saklanan Akşehirliler etrafını sarmışlar:
-Müjde bekleriz Hoca, fil ne zaman gidiyor?
Hoca müjdeyi vermiş:
-Alın size müjde, dişisi de yarın geliyor!..