VE bir bahar sabahında gelmelisin, toprak çimen kokarken. Yağmur taneleri sulamalı toprağımızı. Güvercin kanatlarında solukların olmalı ve aydınlık yüzün vurmalı cama bir ikindi güneşinde. Sizin oralarda gök kuşağı olan, kırlangıçların yuva yaptığı bu topraklarda ebem kuşağı denilen renk cümbüşünün altından geçmeli saf düşlü çocuklar. 
Ve bir bahar sabahında gelmelisin sevgili, aydınlıklar, karanlık dehlizlerden çıkarken. Hayaller sokağında köşe başlarını tutarken haramiler, saf duyguların olmalı tıpkı zambak misali. Kurşuna dizilirken tüm fikirlerim, aklımda sen olmalısın bitmeyen bir düş yorgunluğu.   
Bir el değmeli omuzlarıma. Gülümsemeli bir yüz. Taze bir sonsuzluk iksirini sunmalı bir çift mavi göz inci ve mercan arasında. 
İzlek yollardan geçtim ceplerimde kül yangınları. Dumanı üstünde kalp kırgınlıkları… Bir emekçinin akşam yorgunluğu çökerken omuzlarına; “İç cebimde sana biriktirdiğim taze hüzzam şarkıları getirdim” demeli kapı eşiğinde bekleyen sevgiliye.  
Ve bir bahar sabahında gelmelisin, kışın ürperten kar tanelerini geride bırakarak. Bir rüzgar esmeli şimdi, ılık ve tatlı. Yapraklar hışırdamalı, akşam serinliği çökmeli tepelerin sırtlarına. Sabahın alacasında düşmeli kır çiçekleri gönül bahçene… Ve bir bahar sabahında gelmelisin. 
Ve kırlangıçlar uçurmalısın gönül hazinenden sonsuz umutlara...
İki mavi birleşmeli gözlerinde. Kapatma gözlerini deniz çekilir, gök yükselir belki de. Dedim ya, bir bahar sabahında gelmelisin. Mavilerin birbirlerine en taze göz kırptıkları andır bahar sabahları. 
Bir incir ağacının altında oturmak ve düşlemek en düşlen ilecek düşleri… 
Kendi yalnızlığına alışan bir insan olmak, korkutan kalabalıklardan kaçan… İnzivaya çekilen bir bilge gibi kendi kabuğuna çekilmeliyim. Zorlayan ve esir eden düşüncelerin tutsaklığından kurtulmak… Bir bahar sabahında…
Kuş sesleri gelmeli şimdi kulaklarıma. Bir nehrin kenarında oturmalıyım ve Selvi ağacının budaklarına tüneyen serçe kuşlarının seslerine karışmalı akarsuyun berrak sesi. Az ileride oturan, ayaklarını nehrin temiz sularına değdiren başka bir bilgeye selam vermeliyim. Önünde ayaklarının altında akıp giden suya düşen düşüncesinin içinden geçmeliyim. 
Mavi bir gök düşlemeliyim, içinde yıldızları olan, ak güvercinlerin, tarla kuşlarının kartallara yem olmadığı… 
Mavi bir gök düşlemeliyim ve sen olmalısın yanımda. Başım omuzlarında olmalı, arada bir yutkunmaların, bir yanıyla mahcup bir yanıyla hoyrat… En çokta duru bir yalnızlığı düşleyen düşlerin olmalı… 
Kara yağız bir toprak düşlemeliyim şimdi, üzerinde yılkı atlarının tozu dumana katarak özgürce koştukları. 
Ve beyaz kelebekler gezinmeli tepelerin sırtlarında. Küçük su birikintilerine konmalılar. Yeşil çimenlerin arasında oynamalı. Çiçek ve çimenlerin arasında mekik dokurken hiç birisini de küstürmemeli. Beyaz kelebekler ve bir bahar sabahı… 
Taze bir düş kıvamında…
Uykuların en can alıcı anlarında…
Zamansız
Ansızın
Apansızca…
Düşmelisin akla işte… 
Olur olmadık zaman dilimlerinde. 
Olur olmadık zaman ve mekan aralığında gelmesin akla işte öyle pat diye…
Aniden ve hoyratça…
Dedim ya sevgili, bir bahar sabahında düşmelisin akla.