Bu güne kadar yaşadığım bir sorunu BİMER’e bildirme gibi bir ihtiyaç hissetmedim.
    Ta ki sağlık alanında yaşadığım mağduriyete kadar.
    Gazetecilik mesleğini icra eden biri olarak ‘Sen de mi mağdur’sun diye soracak olursanız ‘Evet ben de mağdurum.’
    Aslında toplumun genelinin ilgilendiren bir problemin tam ortasına düşmüş,
    Üstelik bu durumu devletin yetkililerine birinci ağızdan bildirmiş, duyurmuş, ilan etmiş biri olarak mağdurum.
    İster inanın ister inanmayın yaşadığım mağduriyet aynen devam ediyor.
    Benimle aynı mağduriyeti paylaşan yüzlerce, binlerce insan var.
    Daha dün genç bir babanın yaşadığı sağlık skandalını bizzat kendinden dinledim.
    Yozgat’ta insanlar hala sağlık problemlerine yeni problemler ekleyerek çözüm bulmaya çalışıyor.
    Ve ne gariptir ki, sistem o problemi çözme konusunda denetim mekanizmasını yeterince icra etmekten uzak.
    Bozok Doğum ve Çocuk Bakım Evi’nde yaşadığım mağduriyetin giderilmesi noktasında artık bir beklenti içinde değilim.
    Kimseden özür dahi beklemiyorum. (Niyetim özür beklemek değil yeni sorunların insanları esir almasının önüne geçmekti…)
    Ama en azından dile getirdiğim sorunların dikkate alınması, çözüm üretilmesi aşamasında yetkililerin azda olsa harekete geçmesini arzu ederdim.
    Şunu da açıkça söyleyebilirim, Allah düşürmesin ama elimden geldiğince bu hastaneye gitmeden sağlık problemlerine çözüm aramaya çalışıyorum.
    İyi niyetle çalışan, görevinin bilincinde insanların da var olduğunu biliyorum, ama iyi niyetli olmak tek başına yetmiyor.
    Sağlıkta yaşadığım sorunların çözüme kavuşması adına bu kez BİMER’e başvurmak istedim. 
    BİMER, toplumun herkesimi tarafından yakından bilinen bir kurum.
    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bizatihi talimatı ile kurulmuş, halkla devlet kurumları arasındaki işleyişi düzenlemek, en azından aradaki iletişim kanallarını açık tutmak amacıyla hayat bulmuş.
    Ne gariptir ki Yozgat’ta BİMER’e düşen şikayetler kurumlar tarafından pek de dikkate alınmıyor.
    BİMER’e vatandaşlardan gönderilen kayıtların en azından bazı kurumlar tarafından çok da dikkate alınmadığını nereden bildiğime gelince…
    İddia etmiyorum, bizzat yaşadıklarımı söylüyorum.
    Devletin bir sağlık kurumunda yaşadığım sorunların en azından başka insanların başına gelmemesi adına yaptığım girişimler sonuç vermeyince,
    En azından konuyla ilgili gazetemde gündeme getirdiğim konular dikkate alınmayınca,
    Bir vatandaş olarak BİMER’e başvurdum haliyle son bir umut. 
    www.basbakanlik.gov.tr internet adresinden;  23 Şubat 2011 tarihinde -283…-  sayılı şikayet başvurusunu yapmışız. 
    O günden bu güne tarafıma gelen herhangi bir yazılı veya sözlü  yanıt yok.
    İnternet üzerinden sistem sorgulaması yapıyoruz;
    - Yozgat BİMER kaydı kuruma göndermiş, tarih 07 Mart 2011.
    - İlgili kurum 01 Nisan’da “İşlem bitti dosya kaldırıldı” gibi bir yanıt vermiş.
    - Yine aynı tarihte yani bundan 19 gün önce kişiye -yani tarafımıza (!) cevap yazılmış.
    - Ve son nokta (Buraya dikkat): Gereği yapıldı(mış).
    BİMER’e ulaşan şikayetin kurum tarafından dikkate alınma kaidesi bu mu?
    Zorda kalmış, daralmış, hakkı gasp olmuş, insanlık değerleri alaşağı edilmiş vatandaşın son umut el uzattığı BİMER’in kurumlar nezdinde geçerliliği kaç akçe…
    Tamam buysa, inanın şu dakikadan sonra tek kelime etmeyeceğim. Hatta yaşadığım mağduriyetleri unutup özür dileyeceğim ilgili kurum ve kuruluşlardan.
    Yani bundan başka yapabilecek de bir şeyim yok.
    Yozgat’ta bir gazeteci olarak ben bundan fazlasını yapamıyorsam bu benim beceriksizliğim midir, yoksa kurumların vatandaşı dikkate alma ölçüsü bu mudur?
    İnanın daha dün, başıma gelenlerin aynısının tıpkısını yaşayan genç bir arkadaşın yürek burkan hikayesini dinledim. 
    Demek ki benim başıma gelen olayın herhangi bir değeri kıymeti yok.
    Ben bir vatandaş olarak hakkımı Yozgat’ta işte bu kadar arayabiliyorum.
    Halka hizmet hakka hizmet anlayışının getirisi bu olmamalı herhalde.
    Halk benim, ama yaşadıklarım da hak yok!
    Ya da Yozgat’ın makus kaderlerinden bir tanesinin tam ortasına mı düştüm.
    Sağlıkta yaşanan sorunlar bununla sınırlı değil elbette.
    Son yıllarda yapılan reform niteliğindeki yeniliklere rağmen uygulayıcıların ortaya koyduğu zafiyet insanları mağdur ediyor.
    Evladını kolunda serum hastane köşelerinde tedavi umuduyla bekleyen anaların kaderi horlanmak, itilmek olmamalı…
    Yöneticilerin zafiyetleri insanlara işkence olarak dönmemeli.
    Ben vatandaşın ‘yeter artık’ diyen yüzüyüm.
    Ve ne gariptir kendim konuşup kendim dinlemekten başka bir şey de gelmiyor elimden.
    Yaptığımız başvuru neticesinde BİMER kayıtlarına düşen netice aynen biraz önce anlattıklarım gibi…
    Gereği yapılmış, yanıt verilmiş ne hikmetse bizim haberimiz olmamış.
    Gereğini yapanlara soruyorum; yarın sizin, en yakınınızın, bir komşunuzun, tanıdığınız bir simanın başına böyle bir olay geldiğinde ne yapacaksınız?