TÜRKİYE’de sosyal medya hemen hemen 2007’li yıllarda hayatımıza girmeye başladı.
Aynı dönemlerde dokunmatik telefonları da yavaş yavaş tanımaya başladık.
Bizim ülkemizde tüketime dayalı, hazırcı ve kolay olan şeylere çok çabuk adapte oluyoruz.
Mesela yıllardır toplu taşımaya inip-binme konusunda mesafe alamazken, sosyal medyaya kaydolma ve kullanmayı hemen kavrayabiliyoruz.
Devlet kurumlarında sıraya geçme, sıranı bekleme ve belli disiplin içerisinde giriş-çıkış yapmayı yapamıyoruz ama akıllı telefonun her özelliğini kullanabiliyoruz.
Sosyal medya ve akıllı telefonların ülkemizde oluşturduğu tahribatı önümüzdeki yıllarda daha iyi anlayacağız.
Ancak iş işten geçmiş olacak…
Sosyal medyada o kadar çok bilgi kirliliği var ki, bunu engelleme ve önüne geçme işi  o kadar da kolay  değil.
Mayıs ayında yaptığım bir haberin fotoğrafları sosyal medyaya düştü ve üzerine binlerce gerçek olmayan notlar yazılarak paylaşım rekorları kırdı.
Oysa gerçek hiç de öyle değildi.
Lakin gerçeği arayan kimse yoktu…
Herkes kendini bir şekilde duygusal yönden tatmin etme derdinde çünkü.
Sanal alem olduğu için bütün duygular ve muhabbet de sanal…
Bir de bu sanal alemde tarihi konularda verilen bilgiler var.
Dini konularla ilgili yapılan paylaşımlar var.
Bunların da birçoğu yalan, yanlış ve sahte…
Önüne geçebiliyor muyuz?
Hayır.
Geçtiğimiz yıllarda sosyal medyada yapılan paylaşım içerikleri ve Cuma mesajlarıyla ilgili bir konferansa katılmıştım.
Konferansta sosyal medyada verilen ayetlerin bir sözcüğünün değiştirilerek nasıl verildiğini…
Bir sözcüğü değiştirilen ayette meydana gelen mana ve anlam değişikliğini…
Bir Hadis-i Şerif’in orijinalini ve üzerinde yapılan minik değişiklikle verilen mesajın nerelere gittiğini…
Konuşmacı bizlere tek tek anlatmıştı.
Tarihi konularla ilgili de aynı şeyleri söylemek mümkün.
Bilgisizlik mi, kasıt mı bilemiyorum ama ecdadımızla ilgili bir meselede yalan ve yanlış o kadar çok bilgi türetiliyor ki.
İnanan milyon tane insan oluyor.
Mesela Lozan Barış Antlaşması…
Mesela Sultan Abdulhamid ile ilgili bilgiler…
Mesela Selahaddin Eyyubi ile ilgili aktarılanlar…
Birçoğunun tarihi hakikatlerden uzak ve kopuk olduğunu şuurlu insanlar biliyor.
Yalan ve yanlış olan bu paylaşımlar büyük bir virüsün hızlıca vücudu kapladığı gibi, sosyal medyada yayılıyor ve milyonlarca insana ulaşıyor.
Son yıllarda gençlik merkezleri inşa ediyoruz.
Millet kıraathaneleri yapıyoruz.
Bunların içine ise binlerce lira vererek kitaplar alıyoruz.
Lakin gençlerimize bu kitapların kapağını dahi açtıramıyoruz.
Sosyal medyada çok az insan siyasetçi, edebiyatçı, tarihçi, fikir adamı insanların resmi sayfalarını takip ediyor.
Geri kalan herkes kendini eğlendirecek, güldürecek, vaktini harcatacak kirli sayfalarda geziniyor.
Böyle olunca da herkes fetva veriyor, herkes tarihçi oluyor, herkes memleketi kurtarıyor.
Haydi selametle…