AMACIM ne bağcıyı yermek, ne de bekçiyi dövmek; benim derdim üzüm yemek...Yozgat ekonomisini canlandırma, Yozgat’a yatırımcıyı davet etme ve ilimizde işsizlik sorununu çözebilme adına sivil toplum örgütlerine büyük görevler düştüğünü defaaten dile getirmiş STK’ların bu anlamda pasif kaldıklarına değinmiştim. STK’ların kongrelerinden sonra o arzu edilen değişimi beklemiş olmama  rağmen hep hayal kırıklığına uğramışımdır. Falanca Başkan güven tazeledi, yeniden seçildi, haberleri beni hep hayal kırıklığına uğratmıştır. Kimsenin koltuğunda gözümüz yok, oralara hiç talip olmuşluğumuz da yok; ama bir göreve talip oluyorsanız o görevin hakkını vereceksiniz. Çalışmalarınızla göz doldurup: “Allah Razı olsun!” Dedirteceksiniz! Yoksa ne anlamı var, aldığınız o emanet görevlerin?
STK’lar önemli: STK’ lara federasyon ve konfederasyonları da dahil edebiliriz. Yatırım ve üretim adına derneklerin aktif olmasını beklemek hayal olur! Ama STK’ların böyle bir görevi olduğunu düşünüyorum. Yozgat ekonomisinin canlandırılması, üretimin teşvik edilmesi ve yatırımcı iş adamlarının şehrimize davet edilip onlara her türlü kolaylığın sağlanması konusunda STK’ların imkan ve fırsatlarının olduğunu düşünüyorum. STK örgütü başkanlarının bu anlamda gayretlerinin yeterli olduğunu, hatta  ekonomik ve yatırım anlamında başarılı olduklarını da düşünmüyorum. Kimse kusura bakmasın!..
Bu şehirde oturuyor, bu şehirde yaşıyor ve ilin gençlerinin işsiz kalmasından rahatsızlık duymuyorsak; bu şehrin tükenişine seyirci kalıyorsak; ekonomisinin canlanması adına tüyümüzü bile kıpırdatmıyorsak, vebal içindeyiz demektir. Bu ifadeyi STK başkanları siyasi parti il başkanları, Fedarasyon başkanları ve konfederasyon başkanları için de kullanıyorum. Bu şehrin insanlarına karşı görevlerimiz ve sorumluluklarımız vardır. Kimse bu
Görevi üzerinden atıp kendini sorumsuz saymasın. Binlerce zenginimiz, yüzlerce iş adamımız, yüzlerce bürokratımız var, aktif görevde olan...Koç gibi yiğitlerimiz, dağ gibi iş adamlarımız, yürekli aydınlarımız var!..
Biz ne yapabiliriz ? Diyenlere söylenecek de çok sözümüz var. Bu şehrin sorunlarını hiç dert edindiniz mi? Ben- biz ne yapabiliriz diye oturup yönetim kurulunuzla konuşup tartıştınız mı? Ciddi
mana da Yozgat için bizler ne yapabiliriz diye konuyu enine boyuna tartıştınız mı? Elini taşın altına koymayı ve fedakarlık yapmayı düşündünüz mü? Birleşirsek, yatırım ve üretim adına bu şehre ne gibi yatırımlar yapabiliriz ve kaç liraya mal olur diye bir etüt çalışması yaptırdınız mı? O kurumdan maaş almanın dışında kurum adına ne gibi bir fedakarlık yaptınız? Bu soruları çoğalttıkça çoğaltabiliriz. Amacım kimseyi yargılamak ve hesaba çekmek değildir. Hesap haddime de düşmez, ancak hiç mi sorumluluğumuz, hiç mi vebalimiz yok, bunu düşünmenizi istiyorum.
Neler yapılabilirin cevabını ben vereyim isterseniz. Bu  tür toplantıları şehir içinde, şehir dışında, yurt içinde ve yurt dışında devam ettirebiliriz. İş adamlarımızı, devlet adamlarımızı, zenginlerimizi, bürokratlarımızı bu konuda göreve davet edip şehrimize sahip çıkmalarını talep edebiliriz. Yozgatlı olmasa da Yozgat’a yatırım yapabilecek dostlarımızı şehrimize davet edip onlara her türlü imkan ve fırsatları verebileceğimizi, kolaylık sağlayacağımızı ilan edebiliriz. Devletin bu anlamda destek ve yatırımlarından,  AB projelerinden  istifade etmek üzere projeler hazırlayıp sunabiliriz.
Beni rahatsız eden bir konu var: “Yozgat var, Yozgatlı yok! “ lafını dilimize dolamışız, bizden adam olmaz diyor! Elimiz kolumuz bağlı oturuyoruz! Tek bir şeyimiz var şikayetçi olmak. Bir de devleti ve hükümeti topa tutmak: “Yozgat’a devletin yatırımı yok!” Diye türkü çağırmak! Devlet ne diyor : “Ben Yozgat’a milyarlarca  para ödeneği  ayırdım, yolladım ve harcadınız!” Diyor. Hatta bu parayı nereye, hangi kurumlara aktardığını da isbat edip dillendiriyor. Acaba biz mi değerlendiremiyoruz diye bir endişe içindeyim! Üreticiye, yatırım yapana, iş yeri açmak isteyene devlet her türlü desteği sunacağı garantisini veriyor. Tarımdan ziraate, hayvancılıktan, sebze üretimine kadar her türlü alanda devlet desteğinin yapılacağı yetkililerce defaaten ifade ediliyor. Yeterki dürüstçe çalışılsın ve üretim yapmaya başlanılsın.
Yine sözü uzattık STK’lardan başlayıp yatırım ve yatırımcı konularına dalıp gittik. İşte bu alanlarda STK başkanlarını öncü olarak görmek istiyoruz. Siz öncü olmazsanız kim öncü olacak? Benim bildiğim bu kurumların başında kırk yıldır aynı isimler dolaşıyor? Alınan yol?... Ona ben cevap vermeyim: çünkü Zülf- ü Yare dokunuyoruz!. Üç günlük dünyada insanımıza, şehrimize, vatanımıza hizmet etmeyeceksek, edemeyeceksek ne güne işgal edelim o makamları, o mevkileri? Bu makamların sorumluluğunun vebalinin  olmadığını düşünüyorsanız! Yemin ederim ki yanılgı içerisindesiniz. Oturduğumuz mekanların vebalsiz  ve sorumsuz olduğunu düşünüyorsak; ya-nı-lı-yo-ruuu-z. Yaşadığımız bu şehre, bu şehrin insanlarına sorumluluğumuz  ve vebalimiz vardır.