En son ne zaman özgürce karar aldık ? Yada içimizden geldiği gibi davrandık. Biz en son ne zaman ' BEN ' istiyorum yaptım yada ben karar aldım diyebildik. 
Bize ne oldu da bu kadar pasif ya da çekingen insan olduk?  Belki de özgür yaşamak öğretilmedi. Peki  bizim yetiştirdiğimiz büyüttüğümüz kişinin (çocuklarımızın) özgürce karar almasına izin verdik mi?. Çocuğumuza küçük küçük sorumluluklar verdik mi? Ev içinde konuşulan bir konuda fikrini almayı denedik mi? Anne baba olarak BEN buradayım diyen çocuklarımızın konuşmasına, kendilerini anlatmalarına, fikirlerini özgürce dile getirmesine izin verdik mi. 
Yoksa kolayı seçip tv açarak, eline bir telefon tablet mi verdik? Beton yığınlarından kurtarıp topraklı dünyayla, gerçek dünyayla tanışmasına izin verdik mi? 
Kısacası kendisini aramasında BEN kimliğinin temelini atan ailede anne baba olarak biz ne yaptık...
Doğumdan sonra çocuğun en yakın çevresi ailedir. Bundan dolayı çocuğun kişiliğini oluşturan bebeklik dönemi anne-babaların dikkatli geçirmesi gereken bir dönemdir. Bu dönemde ihmal edilen çocuk ilerde telafisi zor bir süreç bekliyor olabilir.  
Çağımızın en önemli sorunlarından biride yetişen neslin çekingen pasif bir halde olmaları. Tek basına karar verememeleri.   
Neden peki tek başlarına bu kadar karar almaktan korkar oldular? Aile bu durumun neresinde ? 
Gelişimimiz de sadece doğuştan getirdiğimiz kalıtımsal özelliklerimiz değil çevrenin de çok büyük önemi vardır. Çevremizi oluşturan ilk sosyal ortam ise 'AİLE' . Aile hayat okulunun ilk ve en önemli basamağını oluşturur. Aslında çocuklarımıza baktığımızda bize ait bizden olan parçalar bütünü olarak çocuklarınızı görebilirsiniz. Aile özellikle ilk çocukluk döneminde önemli yer tutar.
Anne babalar, çocuğa yeterince sevgi ve şefkat göstererek onları anlayarak , ihtiyaçlarını yerinde ve zamanın da karşılayarak , çocukta güven duygusunun temelini atar. Geleceğini şekillendiren ilk çocukluk dönemini faydalı ve verimli geciktirmesinde ki en önemli unsursa ailenin çocuğuna karşı yönelttiği sağlıklı tutuma bağlıdır. 
Anne ve babanın , çocuklarına yönelttikleri tutumlarının sağlıklı olması ise büyük ölçüde onların kendi içlerinde barışık, dengeli, huzurlu ve birbirlerine karşı sevgi ve saygı göstermelerinden kaynaklanır. 
Kültürümüz gereği yapılan olumsuz aile tutumlarından olan ‘Aşırı Koruyucu Tutum' ile aslında çocuklarımızı korurken onlara belki de en büyük zararı bizler veriyoruz.Aile daima çocuğunu kontrol eden bir mekanizmanın merkezinde , onu uyaran olmaktansa belirlenmiş sınırlar içerisinde beklenmedik bir davranışta  belirlenen sınırlara yaklaştığında devreye giren bir mekanizma yöneten olmalıdır. Bu bir daire şeklinde olabilir çocuk bu daire içinde özgür olmalı.   
Çocuklarımıza sorumluluklar vererek onlara bir birey olduğu duygusu yaşatmalıyız. Unutulmamalıdır ki onlarında bir dünyası var hızla geçen zamanın içinde onlar hep sizin küçük mü küçük çocuğunuz olarak kalmayacak!!
Çocuğa yeterli ilgi ve sevgi göstermeyen, istediği gibi davranış sergilemesi için baskı uygulayan, otoriter anne-baba tutumu yerine, belirlenen sınırlar içinde özgürce davranmasına olanak sağlayan, fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını çocuklarımızın ihtiyaçları doğrultusunda karşılayan, amaçlarına ulaşmasında ona yardımcı olan, sorunları ile başa çıkma yolları bulması için onu cesaret veren, güven ve destek sağlayan, başarılı olması için baskı uygulamayan, tutarlı bir disiplin uygulayan, aşırı koruyucu tutum içine girmeden ona sevgi ve şefkat gösteren demokratik bir tutumla çocuklarımıza yaklaşmalıyız.
Unutmayın! Çocuklar anne babalarının kendilerine aldığı oyuncakları UNUTURLAR ama kendileriyle geçirilen zamanları unutmazlar...Çocuklar sizin eserinizdir ve çocuk yetiştirmenin hata payı yoktur. Anne-baba bunu unutmadan çocuk eğimine dikkat etmeli çocuklara ' BEN ' olmayı küçük yaştan başlayarak öğretmelidir.