KÜÇÜK EV olarak adlandırdığımız, hem öğrenci hem de  bekar evi olarak kullandığımız evimizin, dış kapısının açıldığını duymadık. Oda kapısı açılıp, karşımıza dikilinceye kadar.. Ne yalan söyliyeyim, beklenmedik bir misafirdi. Beklenmedik bir yana, 'kırk yıl düşünsem aklıma gelmez!' denir ya, işte öyle bir durum. Yozgat Lisesi'nden sınıf öğretmenim Ömer Şancan.. Yıl 1979, eğitim öğretimin siyasetle içiçe girdiği, 12 Eylül Darbesi'nin biraz da ayak seslerinin, 'sıkıyönetimin' sıkça ilan edilmesiyle hissettirildiği bir dönem...

Merhaba arkadaşlar!..

Şaşkınlığımızı üzerimizden atmadan, güler yüzlü, sevecen yapısı ile iki adım öne doğru hamle yapıp, 'Merhaba arkadaşlar!' diye seslendi. İşte o an şaşkınlığım, sanki 'merhaba' deyişi, suratıma bir tokat gibi çarpmışcasına oturmakta olduğum, makata doğru hamle yaparak, kalkmaya çalışırken, önümdeki masaya çarpmamla, üzerindekilerinin devrilmesi, dökülmesi de bir oldu. Buna aldırış etmeden toplanıp, odanın tam ortasında duran hocama yöneldim, elini tuttup, öpmek istedim, tokalaşmayı tercih edip, boşta kalan eliyle omuzumdan tutarak, elini öpmeme engel oldu.. Oturduk, sohbet ettik, hal hatır sordu. Kendi eğitim döneminden bahsetti, 'ibretlik' türünden, dinledik, utandık biraz da...

Nereden buldu!..

Ömer Şencan hocamı, bir süre ağırladıktan sonra uğurladık. 'Nereden öğrenmiş olabilirdi benim kaldığım evi?' sorusu takılı kaldı aklıma.. Sonra okulda öğrendim, ilk dersimize girip, tanışmadan sonra sınıftaki öğrenci arkadaşlarımın hepsine birer kağıt dağıtıp, ismimizi yazmadan 'kısa öykümüzü' yazmamızı istediği. Ben de hem okuyup, hem çalıştığımı, Eskipazar Mahallesi'nde bir evde kaldığımı yazmıştım. Evin adresini arkadaşlarımdan öğrenip, durumumu görmek, ihtiyacımın bulunup bulunmadığına şahit olup, gidermek üzere evimin kapısını çalmadan, giriş yapmış.. Aslında kapıyı çalmış ama biz oralı olmayınca, açık olan kapıdan içeriye giriş yapmak durumunda kalmış...

Bizim 'Küçük Ev'

Eskipazar Mahallesi'ndeki Karafatma Çeşmesi'nin tam karşısında, Kayseri Şosesi ile mahalleye dönüş yollarının ayrıldığı kavşağın tam kenarında, küçük ama bir yüzünde 1, diğer yüzünden 7 penceresi bulunan ahşap yapılı ev. 'Küçük Ev' olarak adlandırdığımız, iki oda bir salondan oluşan bu evin, ahşap duvarları günlük gazetelerle kaplı, boya-badana yerine. Yaz-kış sökülmeden duran ortada bir odun sabası. Yaz-kış üzerinde bir bakraç su durur, soba yandığında ısınan su ile çay demlenir, bulaşık çalkalanır, pek olmaz ama arada bir çamaşır yıkamada ihtiyaç duyulur. Ev benim ama hergün en az 5-6 kişi kalırdı, o yüzden hem bekar, hem öğrenci eviydi...