BEN çocukken, babam Gazipaşa İlkokulunda öğretmendi. Haliyle okula ilk adımımı Gazipaşa’da atmıştım. İki sınıfı Gazipaşa’da okuduktan sonra mahalleden taşınmış, yeni okulum Cumhuriyet Mektebi olmuştu.
Hoş, artık bu iki okulun yerinde yeller esiyor!
Gazipaşa İlkokulu tarih oldu, Cumhuriyet’in o tarihi binası ise rektörlük olarak kullanılmak üzere üniversiteye verildi.
Son yıllarda birçok okulun ismi ve yeri değişti ve sadece okul sıralarındaki anılar kaldı hafızalarda...
Fakat konumuz bu değil.
İlkokulumun adı geçince, şöyle bir maziye gittim.
Biz konumuza gelelim, barikatlara…
30 Ağustos sabahı beni, etrafı polis barikatları ile çevrilmiş Cumhuriyet Meydanı karşıladı.
O günün Zafer Bayramı olduğunu bilmesem, bir siyasi partinin mitingi olduğunu düşünürdüm.
En son seçimlerden önce MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Yozgat mitinginde benzer güvenlik önlemleri alınmıştı.
Ziraat Bankası önüne arama noktaları konulmuş, Cumhuriyet Meydanının çevresi barikatlarla donatılmış ve İl Özel İdaresi hizmet binasının önünden Sakarya caddesinin yarısı da trafiğe kapatılmıştı.
30 Ağustos sabahının farkı, Ziraat Bankası merdivenlerinde oturmuş, tören kıyafetleri ve flamalarıyla kutlama için meydana girmeyi bekleyen öğrencilerin olmasıydı.
Benim çocukluğumun resmi bayramları Cumhuriyet Meydanında yapılan kutlamalarla geçti. Tören kıyafetlerimizi giyer, bayraklarımızı alır meydana koşardık.
Birkaç yıl öncesine kadar bu geleneği sürdürdüm. Oğlum Ahmet Rasim’in çocukluğumdaki o heyecanı yaşaması için bayrakları alıp meydana gidiyorduk.
Meydandaki bayram heyecanının yerini zamanla bürokrasiye bırakmasıyla birlikte, çoğu vatandaş gibi istemeyerek de olsa biz de bu güzel alışkanlığımızdan vazgeçtik.
Kurulan barikatlar, şenliklerde düzenlenen halk(!) konserlerine kadar sirayet etti ve barikatlar artık Cumhuriyet Meydanında yapılan organizasyonların bir vazgeçilmezi halini aldı.
Oysaki bu barikatların kendine bile hayrı yok.
Örneğin, Sürmeli Festivali kapsamında meydanda gerçekleştirilen konserlerde vatandaşlar bu barikatları aşıp sahnenin yanına kadar ilerlediler.
Hatta sahne merdivenlerine kadar gelip, sanatçıların birkaç metre mesafeden görüntülerini kaydettiler.
Yeni değil, halk ile siyasetçi ve bürokrat arasına barikat kurmak yıllardır yapılan bir yanlış ve bu yanlışı her fırsatta hep dile getiriyorum.
30 Ağustos günü sosyal medya hesabımdan meydandaki barikatların fotoğrafını paylaştım ve vatandaşların da bu durumdan rahatsız olduklarını yapılan yorumlardan anladım.
Güvenlik önlemlerinin alınmasından kimse rahatsızlık duymaz fakat bunu abartmanın ve vatandaşı sıkacak noktaya getirmenin bir anlamı yok.
Bürokrat ve siyasetçilerle halkın kaynaşması, bir arada olmaları gerektiğini savunuyorum.
Barikatlar kurup vatandaşı uzakta tutmanın kimseye bir faydası olmaz.
Böyle devam ederse milli bayramlara katılan bir avuç insan da bu alışkanlıklarından vazgeçecek ve bayramlar bürokratlarla siyasetçiler arasında kutlanan günler olarak anılacak.
Sağlıcakla…