Öncelikle adı Ali olanlardan özür dilerim. “Kel Ali’nin bağı” tabiri Anadolu’nun çoğu yerinde kullanılır. Kel Ali’nin bağında, üzümün yanı sıra, kavun, karpuz, kabak, şemşamer (Gün döndü) fasulye vs… Mevcut olurmuş. Birisine “Halin nedir, işler nasıl?” diye sorulduğunda, “Kel Ali’nin bağı gibi” cevabını verirse, ikinci bir soruya hiç hacet kalmaz olur. Bizim yazılı ve görsel medyamız, Maşallah! “Kel Ali’nin bağı” misali yayınlarına devam ediyorlar. Hepsinde de haberler hemen hemen aynı şekilde yer almaktadır. Gazetelerin üçüncü sayfaları kan ve gözyaşıyla doludur. Cinayetler, tacizler hepisi 32 kısım tekmili birden boy göstermektedir. Birinci sayfalarda politik yazılar. “Ali şunu dedi”, “Mehmet bunu dedi.” “Bu parti şöyle dedi” öbürü cevap verdi. Allah aşkına gına geldi, gına… Bu memlekette hiç mi güzel olaylar yok? Güzelliklere imza atan, örnek olan yığınla insan varken onlar neden haber olmazlar? Haber olmak için illa menfi işler mi yapmak gerekiyor? Gazetelerin dördüncü sayfalarını da, iyiliklere ayırsak kötü mü olur? Haberlerde birinci sırayı politika, ikinci sırayı da kadın cinayetleri ve trafik kazaları kaplamaktadır. Artık köşe yazarlarının dışında okunacak sütunlar yok denecek kadar azalmıştır. İnsanın yeter artık diyesi geliyor Magazin haberlerine hiç değinmek istemiyorum..! Falanın gezdiği kişiyi bırakması, filanın verdiği frikik nasıl bir haber değeri taşır? Onu da magazin müdürlerine sormalı… Masa başlarında, ajans haberleriyle gazete çıkartmak modası devam etmektedir. Ağırlıkta olan haberlerde kan, gözyaşıdır. Hurafat devrinde makasçılar vardı, kes yapıştır, kes mürettibe ver, ne olur iğneyi birazda kendimize batırabilsek mesele kalmaz da, böyle gelmiş böyle gider diyerekten yazımızı noktalayalım.