ASGARİ ücretin ne kadar olacağı konusundaki  tartışmalara son nokta konuldu. 2021 yılından itibaren geçerli olacak olan asgari ücretin bekar bir işçi için net 2 bin 825 lira 90 kuruş olacağı kaydedildi. Beklenti 3 bin liranın üzerindeydi, yine altında kaldı.

Çalışanlara, belirlenen rakamın altında bir ücret ödemesinin önüne geçilmesi açısından belirlenen rakımın önemli olduğu vurgulandı. Buna uyuluyor mu? Sanmıyorum. Uyulması mümkün mü? Onun da mümkün olduğunu düşünmüyorum. Çünkü, belirlenen artışa paralel olarak alınan primler ve vergiler de yükseliyor. İşveren, tüm giderlerini maliyete yüklediğinde ortaya çıkan rakamla ürettiği mala alıcı bulamıyor. Bulmuş olsa bile hayat pahalandığı için verilen ücret piyasanın gerisinde kalıyor. 

Yeni yıldan itibaren uygulamaya konulacak olan asgari ücret artışı, daha uygulanmadan piyasaya yansıyor/yansıtılıyor. Hal böyle olunca, piyasa önce asgari ücretten etkileniyor. Daha sonra nakliye ücretlerinde yapılan güncelleme piyasaları yeniden etkiliyor. Konut ve işyeri kiraları güncelleniyor. Derken, belirli aralıklarla özellikle günlük tüketim maddelerinin fiyatı artış hızını kesmiyor.

Asgari ücretin ne kadar olduğu veya olacağından ziyade, piyasanın dengelenmesi, kontrol altında tutulması gerekir. Bunun için de öncelikle devletin  aldığı birden fazla direk ve endirek vergi dilimlerinin netleşmesi ve tek kaleme indirilip, her vatandaştan kazandığı oranda vergisini alması esasına dayalı sistem ortaya konulması gerekir. Aksi takdirde, asgari ücreti bugün 5 bin lira olarak belirlediğimizde, uygulamaya başlandığı günden itibaren yetersiz kaldığını görmeye devam ederiz...