MEVSİMLER nöbet devredercesine vedalaşıp, bir yıl sonra buluşmak üzere sözleşiyor.
 Yaşanan ömürleri de düven dişleriyle ezdirip hasat yelleri savuruyorlardı.   
Soğuğuyla, bol rahmeti ve bereketi ile geçen kış ayları yerini yeni rahmete ve bereketlere gebe kalan Yaz aylarına bırakmış... 
Gökyüzünün parıldayan ışığıyla ve güneşin gülümseyerek cömertçe sergilediği sıcak dolu Sevgilinin  Sevgilisiyle buluşurcasına tüm canlı ve cansız  varlıklarla kucaklaşarak hasret gideriyorlardı.
Bir Pazar günü çocuklarıyla birlikte sabah kahvaltısını yaptılar ve daha sonra çocuklar bahçeye oynamak için çıktılar. 
Evin beyi de kahvaltı çayından bir bardak demli çay doldurdu ve çayıyla birlikte pencerenin önündeki somyaya tek dizini bükerek üzerine oturdu, bir taraftan dışarıdaki çocuklara bakıyor ve uzaklardaki dağları ve ovaları seyrediyor.
Arada birde elindeki çayından bir yudum löpürdeterek içiyordu.
Evin hanımı da boş durmuyor. 
Kaynanasının gözüne girmek için çabalayan taze bir gelin gibi gobbüdü gobbüdü…  yeldirerek (hareketlilik canlılık) evin işlerini görüyordu.
Bir  ara  evin  beyine  yaklaşarak  seslendi:
-Bey, pencere önündeki çayını da al şu karşı somyaya geç, bir de bu oturduğun somyayı düzelteyim, dedi. 
Oda çayını eline alarak karşı somyaya geçti ve orada da tek dizinin üzerine oturarak soğumaya yüz  tutmuş çayından bir yudum daha içti.
Bir taraftan da daha önceki oturduğu somyayla yeni oturduğu somyanın arasını kastederek mırıldandı:
-Hey kurban olduğum Allah’ım sen ne kadarda büyüksün.
İnsan oğlu bir kuş’a benziyor, şuna bak nerdeeen… nereye geldik, diyordu.
Evet sevgili dostlar insan oğlu bir kuş misali bir konuyor bir göçüyor. 
Önemli  olan aradaki o mesafe değil konduğun ve göçtüğün yer değilmi?...        
***
Sabah yıldızı gene uyuya mı kaldın?.
Üstün  açılmış  üşüteceksin.
 Bak pembe açan  menekşenin  yanına  dost  geldi.
Işık  saçan  bir  sürü  yıldız  arkadaşlarınla; 
Neden  hep  yalnız  durup  mahzun  olursun  bilmem ki.
Bana  öyle bakıp da  sızlanma.
Senden  geri  kalır  bir  yanım  yok  benim.
Baharda  açıp  solamadım;
Gece  kokularına  doyamadım.
Hep  her  yerde  açmak  istedim.
Nazara  geldim  herhalde   açamadım.
Kıskanıyorum  seni, senin  yalnızlığını.
Sabah  yıldızı,  aynı  zamanda  korkuyorum da.
Senide  nazara  getirirler,açmadan  güllerini  bitirirler.
Belki de  sana  acır  avunurlar...
Gene  uyuya  kalıp  üstünü  açma  üşüteceksin.
Sar sarmala  karanlığı, düşlerin  aydınlık  olsun.
Boş ver  beni  aldırma.  Ben  dökülen  sevdaları  yanan  yürekleri
Sabırla  dökülen  yaşları  topluyorum.
Yorulunca da  yan gelip  yatıyor.
Hep  seni  seyrediyorum,  doyamıyorum.
Yeter ki  sen,  sen,  sen!... 
***
Selam ve dua’larımla.