An gelir bütün neşelerin, gülen yüzlerin, hüznün gerçek adresi olur ve sen farkında olmadan yandığın yıllara gülüp geçmişsindir…
An gelir yaşam nikotin kokan ellerinden bir kül gibi sıyrılır. Günahkâr sevişmelerin çocukları ağlar an gelir ve sen iki tülbent arası ömrünün kıyımlarına yanarsın…
An gelir gözlerinde ki kıvılcımlar umutsuz bir türküde söner. Ve na masum dünlerin kuytularında vurduğun yaşamlar kudurur sonra an gelir doğuran utanır bu sokaklara seni doğurduğu ve bu sokakların bütün kirlerini avuç içlerine, yüzüne sürdüğün için utanır doğuran doğurduğundan…
Süzme yalanların an gelir yakandan tutar ve bir çocuğun gözyaşı sicim olur akar akar… Sen ıslanırsın önce sonra yağmur sayarsın hicranların altında boğulduğunu unutarak… An gelir hangi sülük temizler seni? Ve hangi şeytan üstlenir günahkar seni?
An gelir bardaktan boşalırcasına ağlarsın, gözlerini yuvalarından çıkartırcasına… Boşunadır bütün yanmalar, ağlamalar… Mizanda çılgın pişmanlıklar, kudurtan tövbeler, bin kere ölmeler, milyon secdeler yüreğine musallat olur an gelir…
Kandıran sen miydin? Yalan sadece dilinden düşen sözcükler miydi? Neydi bu kıyım? Kimdin sen? Nereden gelmiştin sahi?
Her şeyi unutarak, bütün hayatını düzmece duygulara bağlayarak, yalanlardan duraklar, pusular kurarak ve sen bütün kâinatın gözcüsü, kurucusu, doğmayan, doğurulamayan yüceler yücesi, eşi ve benzeri olmayan Rabbimi hep kandırdığını sanarak…
Bir gün hiç hesap sorulmayacağını düşünerek, beni yerlerden yerlere atarak, hakkımı, hukukumu, sevgimi, aşkımı aşağılayarak sonra ansızın yığınla hüznü üzerime dökerek, çat kapı çekip giderek, yüreğimi milyonlarca acıya gark ederek…
Hiçbir açıklama yapmadan ve yüzünü bir kere bile göstermeyerek, ne sanmıştın? Bu böyle kalacak mıydı? Mahşer yok muydu? Sırat yıkıldı mı saymıştın? Yoksa sen ey! Budalam bu fakir bedenimin, zengin yüreğimin, bir sorgucusu hiç olmayacak mı sandın? Sen! Sen! Sen! Benim de bir yaradanım olduğunu ne tez unuttun?
An gelir hüzünler boğazına kadar boğar, an gelir boğazına kadar batarsın ve bu pis gömüklük deryasında ciğerin beş para etmez… Çünkü?
Çünkü sen an gelir ağlarsın, yalvarırsın bütün geçmişine, geçmişimize geberircesine… An gelir sözlerim beddua olur düşer metropollerin ortasına üçüncü sayfa haberleriyle ve sende okursun işte an gelir…
Sonra bir sökündür başlar yüreğinde, durmaz kanar geceden gündüze an gelir…