BU hafta içerisinde Aydıncık ilçemize misafir olup, bir türlü ilçeleriyle bütünleşemeyen Yozgat’ın ana sorunlarını irdeledik. Aydıncık ilçemiz; Karadeniz ve İç Anadolu iklimi havasına sahip bir ilçemiz. Bu ilçemizde kavga gürültü olmadığı için İlçe Adliyesi de yıllardan beri yok.
Hatta İlçedeki adliyenin kaldırma kararı alındığında da, trajik-komik bir hadiseden bahsedildi.
Adliyenin kapanmaması için ilçe halkı bir haftada yüzlerce dava dilekçesini mahkemeye sunarak Hakilere ihtiyaç var, adliyemizi kapatmayın dese de, Devletimizin yetkilileri verdikleri karardan dönmeyip, Hakimi başka bir yere tayin etmişler.
Aydıncık halkı hiçbir yerde görülmeyecek şekilde birbiriyle barışık.
Oldukça sakin bir ilçemiz. Etrafındaki doğa zenginliği Karadeniz’i aratmayacak nitelikte.
Bir de sessiz sedasız çalışan Aydıncık Sanat Atölyesi var. Ne mi üretiyor?
Türkiye’deki sanatsal simgelerin maket ve plaketlerini üreterek ülke geneline pazarlıyor.
Örneğin; 15’u simgeleyen maketler, Anıtkabir’e ait farklı objeler, Dünyanın gündemindeki Göbekli Tepe Höyüğü ile ilgili en nadide ürünleri sipariş üzerine üretip pazarlıyor.
Aydıncı sanatkar yetiştiriyor, ürettiği maket, plaketlerle tüm Türkiye’de adından söz ettiriyor. Tek üzüntüleri ise, Vilayeti Yozgat’tan hiç bir ürün sipariş edilmemesi…!
Aydıncık ilçemiz maket-plaket tasarım ve üretimiyle bırakın kendi adını duyurmayı, Yozgat markası olma yolunda koşar adım ilerliyor. Erol Gürgen Hoca, kendi memleketi için bir şeyler yapma gayretinde, evinden barkından fedakarlıkta bulunup, onlarca sanatkar yetiştirirken biz Yozgat merkezde yaşayanlar pırıl pırıl parlayan kendi cevherimizin farkında bile değiliz.
Aydıncık Kaymakamlığı, Belediye ve Yozgat Valiliği ortaklaşa bir proje hazırlayarak, El sanatları ve maketçilik Fuarı düzenleyebilir. Bu da Anadolu’nun tam ortasında farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış Yozgat, Çorum, Amasya, Tokat, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir gibi yeni bir heyecan vererek Türkiye’de bir ilki gerçekleştirip, Türkiye genelinden fuara katılacak olan kıyıda köşede kalmış sanatkarlar ilk kez düzenlenen bu panayırda hem ürünlerini sergileme imkanı bulacak, hem de para kazanacaklardır.
Bu konuyu dillendirmekte benim gibi delilere kaldı. Sahi deli demişken, geçmişte yaşanmış şu hatırayı not etmekte fayda var;
Sultan II Abdülhamit Han devrinde Mevlevi Şeyhi, Bilgin ve örnek insan Osman Çelebi Efendinin Mithat Paşa Taif’de boğdurulmasını açıkça kınaması üzerine Abdülhamit Han, Tekkelere karşı kuşku duymuş ve baskı uygulama kararı almıştı. Bu arada Neyzen Salih Dede; “Bu cinayet ALLAH indinde merduttur. Günahkarı rahat yüzü göremez” dediği için tutuklanmış ise de, Osman Çelebi Efendinin cesaretli müdahalesiyle kurtarılmış, ancak İstanbul’da bırakılmayarak, Yozgat Mevlevi-hanesine gönderilmişti. Salih Dedeye bu davranışın ve sözünden ötürü; Sen deli misin? Diyenler olmuştu. Yozgat'a gelen Salih Dede, Tekkenin bütün Dervişlerini toplayarak; “Bana bundan sonra DELİ SALİH DEDE, deyiniz” duyurusunda bulunmuştu.
Sürülme nedenini bilenler, peki dediler ve bundan sonra “DELİ SALİH DEDE” kaldı ve anıldı. Bir gün bunun sebebini soran yakın bir dostuna Neyzen Salih şu cevabı verdi: “Bir memleketteki vicdan ve ahlakın gösterdiği yol cezaya müstahak olur. Orada DELİ diye adını çıkartır ve dalkavuklarla riyakârların içlerinde saklı tuttukları gerçekleri delilik maskesi altında benim gibi bağıra bağıra söylersin…” Cesaretin varsa sen de benim gibi deli ol. Bu yüzden midir bilinmez, Yozgat’ta akıllılar adam yerine konulmadığı için, Deliler daha çok rağbet görmüştür. Kaynak; Deli Valiler.
Varsın bize deli desinler. Aklımızdaki delilik tohumlarını saçmakta fayda var.
Memleketimizden güzel bir haber daha;
On yıldan beri Yozgat Saat Kulesinin gonk sesine hasret kalmıştık, ayarsız, zamansız da olsa, şükürler olsun bu günlerde kulağımızı çınlatmaya başladı.