YOZGAT gibi Anadolu kentlerinde 'Akil' unvanlı insanlar vardı. 'Şehrin ileri gelenleri' olarak adlandırılanlar bile bu 'akil' olan insanlara başvuruda bulunur, sorunun çözümlenmesi konusunda gereken yapılırdı...
'Şehrin İleri Gelenleri' olarak adlandırılanlar; belirli kesimleri temsil eder. Belirli bir semt, ideoloji, meslek gurubu gibi grupların adına görüşlerini, düşüncelerini açıklar, yönlendirir, sorunu olanlara yardımcı olurlardı...
'Akil' unvanlı insanlar ise; bu belirli grupların temsilcileri/öncüleri olan isimlerin üstesinden gelemediği, kendilerini aşan, toplumun her kesimini ilgilendiren konuların çözümlenmesini sağlardı. Bunların diğer bir özelliği ise, bir sorunu çözümlediğinde reklamını yapmaz, sorunun nasıl çözüldüğü konusu 'şehir efsanesi' şeklinde anlatılırdı...
'Günümüzde böyle isimler kaldı mı?' diye bir soru yöneltmek bile yanlış. Zira, küçüklerin büyüklere olan saygısı kalmamış, büyüklerin de küçüklere olan sevgisi tükenmiş. Herkes kendi derdine düşmüş, 'bana dokunmayan bin yaşasın!' mantığı/anlayışı hakim kılınmış...
Şehrin bir sorunu, toplumsal bir konu birileri tarafından gündeme getirilmeye çalışıldığında, sorunun içeriğine değil, sorunu gündeme taşıyanın siyasi/ideolojik konumu irdelenir olmuş. Toplumu oluşturan bireyler, birbirlerinin rakibi olarak tanımlanması sonucunda sorunlarımız çözümsüz, yarınlarımız anlamsız bir hal almış durumdadır...
Yozgat'ın genel sorunları var. Yozgat'ta yaşayanların bireysel sorunları mevcut. İnsanlar birbirlerine 'düşman!' gözü ile bakar hale gelmiş. 'O bizden değil!' anlayışı hakim kılınmış. Ama tüm bunları berteraf edebilecek birileri/birisi yok. Herkes kendi kabuğuna çekilip, gelişmeleri seyreder olmuş...