15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından, öncelikle kamu kurum ve kuruluşlarında başlatılan FETÖ/PDY'ye yönelik soruşturmalar sürüyor.
Bu soruşturmaların genişletilerek tabana yayılacağını biliyoruz.
FETÖ soruşturmalarının, kamuda çalışan personellerin yanı sıra, esnaf, işadamı bağlantılarının da basına yansımasıyla birlikte, bu örgütün siyasi yapılanmasıyla, özellikle AK Parti teşkilatlarındaki paralel bağlantılarla ilgili konular gündeme gelmiş, biz de AK Parti içindeki gelişmeler ve son durumu geçtiğimiz hafta İl Başkanı Harun Lekesiz’le yaptığımız röportajla okurlarımızla paylaşmıştık.
Önceki gün, AK Parti teşkilatlarındaki ve belediyelerindeki FETÖ mensuplarının ayıklanması çalışmalarında dikkat edilmesi gereken hususlara ilişkin bir genelge yayınlandı. Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı imzasıyla teşkilatlara gönderilen genelgede, “FETÖ/PDY ile bağlantısı bulunanları ve menfur darbe girişimine destek verenleri teşkilatımız içinde fitne ve dedikoduya izin vermeden ivedilikle arındırma çalışması yapın" denildi.
Yayınlanan bu genelge ile birlikte AK Parti içindeki çalışmalar hızlanacaktır.
Burada bir hususa dikkat çekmek istiyorum…
Özellikle genel seçimler öncesinde sıklıkla karşılaştığımız aday adaylığı başvurularından başlayalım…
AK Parti'de aday adaylığının, birileri tarafından kendini “AK”lama mekanizması olarak kullanılması son seçimlerde ayyuka çıkmıştı. Her ne kadar "Biz kırk kişiyiz birbirimizi biliriz" diyorsak da, aday adaylığının ardında sığınıp, yanlışlarına kılıf arayanlara AK Parti başta olmak üzere, CHP, MHP de fırsat vermemeli, itibar etmemelidir.
Bu nedenle, her para yatıran aday adayı olabilir mantığı değişmelidir. Sapla saman birbirinden ayrılmalıdır. Bunu bir ticari rant, kendini aklama veya taraf olma aracı gibi kullanılmasının önüne geçilmelidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakanlığı döneminde “Türkiye'de iktidar değil, muhalefet sorunu var” demişti.
Haklıydı…
AK Parti’ye en fazla muhalif olanların yine kendi içinden çıkan kişiler olduğunu gördük.
Belki aklınıza öncelikle Abdullatif Şener, Zafer Çağlayan, Bülent Arınç gibi isimler geliyor olabilir ama sadece genel siyasette değil, yerel siyasette de durum aynı.
Bugün AK Parti il, ilçe teşkilatları ve belediyelerine baktığımda, partiye en büyük zararı halen içinde olan ve “AK Parti içindeki AKP’liler” diye adlandırdığım kişileri görüyorum.
Bence, Genel Başkan Yardımcısı Yazıcı’nın “Teşkilatımız içinde fitne ve dedikoduya izin vermeden temizleyin” diye işaret ettiği FETÖ/PDY ile bağlantısı bulunanların yanı sıra, parti içindeki AKP’liler de temizlenmeli ve yeni bir sayfa açılmalıdır.
Bugün AK Parti içinde bazı teşkilatların feshedileceği, yönetimlerin yeniden oluşturulacağı dedikoduları dolaşıyor. Teşkilatlar üzerinde kulislerin yapıldığı bu dönemde, fırsattan istifade bir koltuk hesabına girenler de süzgeçten geçirilmeli.
Ocak 2014’ten beri süregelen parti içi temizliğin, şu günlerde biraz daha detaya inerek hız kazanacağını biliyorum ama tüm teşkilatların değiştirileceği gibi bir duyumum yok.
Velev ki, parti içinde yeniden bir yapılanma sürecine girileceğini varsayalım. O zaman; dün partide neler yaşandı, ne gibi sıkıntılarla karşı karşıya kalındı; bugün kulis yapanlar dün ne yapmışlardı, parti içindeki durumları nedir, özel hayatları, ticari itibarları, kamuoyu nezdindeki durumları bir bir ele alınmalı…
Geçmişte yaşananlar malumunuz…
Bu sürecin, AK Partili görünümündeki AKP’lilerden partiyi arındırmak adına bir fırsata dönüşmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ve tekrar altını çiziyorum, AK Parti’nin en büyük sorunu; o veya bu şekilde parti içinde kamufle olmuş, kendi menfaatleri için fitne ateşini yakmaya hazır olan Truva atlarıdır...