DAHA doğrusu Ali ağabeyimiz… Dürüstlük, dostluk, arkadaşlık ve abilik… Bu tanımlamanın tamamı Ali abimizde mevcuttu. Vefatından dört gün önce telefonda sohbet etmiştik. “Arman abiyin anma gününde fazla konuşamadık kusura bakma, şimdi fizik tedaviden geldim, düzelir düzelmez yanına uğrayacağım” demişti. 
Cumartesi sabahı Güray Soysal abim “Ali Abalı abiyi kaybettik” deyince durakalmışım. Çektikçe eksilen tesbih tanesi misali azalıyor sevdiklerimiz, saydıklarımız. Son sekiz yıl içerisinde sağlığı iyi değildi, ayaklarından, kalbinden sorunları vardı. Bir yıldır da evinden pek çıkmıyordu. 
Ben Ali ağabeyimizi 1963 yılında çiçeği burnunda bir spor muhabiriyken tanımıştım, Cumhuriyet Gazetesi’nde yazıyordu. Her zaman örnek alınacak misyon sahibiydi, iyi bir aile babası, dost yanlısıydı. Yazları genelde memleketi Fethiye’ye gider oralardan arardı. Sorgun Postası Gazetesi’nde de uzun müddet köşe komşumdu. Sorgunlular Ali ağabeyin yazısını görmeseler beni ararlar “Ali ağabeyin yazısı yok, hasta mı?” diye sorarlardı.
Kadirşinas, o hasta haliyle Arman Talay abimizin anma gününe gelmiş, Özlem Ersönmez ile Artun Talay’ın davetine icabet etmişti. Ali ağabey mekânın cennet olsun. Daha önce gidenlere de bolca selamlar… Arman Talay, Turhan Doğu, Erol Yaşar Türkalp, Berat Yurdakul, Muzaffer Özençel, Şinasi Görk, Kurthan Fişek, Hayri Özel, Cevat Cimilli, Doğan Talay, Namık Sevik, Necmi Tanyolaç, Turgay Esmer, Yavuz Özkan… Artık orada bir araya gelir, sohbete başlarsınız. Bilmiyorum biz ne zaman geliriz? Geldiğimizde de bize de yer açarsınız. Ali abi şimdi bu yazdıklarıma çok güleceğine eminim. Yüce Allah’ım sizleri orada da güldürsün, güle güle Ali abi…