1. Kurtuluş savaşında düşman ve düşmanlar belliydi… Allah’ın izniyle yüzümüzün akıyla vatanımızı kurtardık. Atatürk ve Kuvayı Milliye’ye katılmış, şehit ve gazi olup, bu dünyadan göçmüş olanları rahmetle anarken gelelim günümüze; Tarihin hiçbir döneminde Türkiye içten ve dıştan bu denli kuşatılmamıştır, içi de dışı da adeta bir ateş çemberidir.
Gün, birlik beraberlik günüdür. Politika da kısır çekişmeleri bir yana bırakıp, iktidarıyla, muhalefetiyle kenetlenmek zamanıdır. Belalar ancak ve ancak birlik ve beraberlikle bertaraf edilir ki Türkiye’nin bekasıdır söz konusu olan. Türkiye tam bir hedef tahtası yapılmıştır. İç düşmanlarla, dış düşmanlar el ele, kol kola saldırmaktadırlar. En ufak bir zafiyette, karakuş gibi beklemektedirler. Türkiye için tehlike bildim bileli hiç eksilmemekte, hep üstüne koyarak devam etmektedir.
Düşmanların hedefi açıktır. TÜRKİYE’Yİ YOK ETMEK olmadı PARÇALAMAK…
Düşmanı tanımak başarmanın ilk basamağıdır, Türkiye öyle bir sarmaldır ki, dost görünen düşman yığınladır, iç düşmanlarda tuzu biberidir. Daha doğrusu ateşe odun taşıyıcılarıdır. Bu oduncular en ağır cezayı almalıdırlar, ancak kuruyla yaşı ayıracak olan adalet temsilcilerinin işleri de hayli zor görünmektedir… Türkiye adeta ikinci Kurtuluş Savaşı vermektedir, adaletiyle, askeriyle, eğitimcisiyle, medyasıyla… İçimizdeki ayrık otlarını temizlemek kolay değildir, temizlenmesi zorunludur, gereklidir. Zira iç düşman, dış düşmandan daha tehlikelidir.
İç düşman, dış düşmanın tetikçisidir, taşeronudur. Bir ulusun kurtuluş savaşı vermesi hiçte kolay değildir. Yöneticileriyle, halkıyla uyanık kalmak varlığımızı sürdürmenin başyapıtı olmalıdır. Hani bir söz vardır: “Su uyur düşman uyumaz” diye…